28 Eylül 2011 Çarşamba

Video linkleri- Ruhçuluk/ Tasavvuf/ Tek Kaynak Kuran/ 19 Mucizesi

Spiritüalizm (New Age)'in gerçek yüzü:
http://www.youtube.com/watch?v=va4L78ls6rc
ya da
http://www.myspace.com/video/vid/44778790

Spiritüalizmin gerçek yüzü (İngilizce):
http://www.youtube.com/watch?v=EXA38GeVM6k

Tasavvuf Kuran'daki gerçek İslam değildir:
http://www.youtube.com/watch?v=CgaphLgwtMo
ya da
http://www.myspace.com/video/vid/60925325

Niçin dinin tek kaynağı Kuran olmak zorundadır:
http://www.youtube.com/watch?v=GTBNUXNQhsA
ya da
http://www.myspace.com/video/antispiritualist/din-alan-nda-tek-kaynak-kur-39-an/104053944

19 sistemi Kuran'ın bizzat koruyucusu değildir, sadece mucize (delil)dir:
http://www.youtube.com/watch?v=_0Y3fAaukiY

18 yorum:

  1. Kardeş iyi güzel de videolar yazıdan farksız olmuş, biraz daha cümle/sn hızını düşürebilirsen daha akıcı olacağını düşünüyorum...

    Ya da sesle destek verirsen daha hızlı aktarabilirsin bilgileri... (şahsi tavsiyem).

    YanıtlaSil
  2. Hoşgeldiniz Orhan:)

    Evet getirdiğiniz eleştiride haklısınız ama o videolar hazırlandığı dönemde youtube,myspace vs. gibi sitelere her boyutta videoyu yüklemek mümkün değildi (hala öyle mi bilmiyorum) ve slideları hızlı geçmek dosyanın boyutunu küçültüyordu.

    Bu durumda yapılması gereken durdura durdura izlemek:)

    Selamlar

    YanıtlaSil
  3. nasıl kuran okunmalı bloguna bu konuyla ılgılı yprum bıraktım onu dıkkate alırsan sevınırım zıra yanlıs yere yazmısım :)

    iyi çalışmalar..

    YanıtlaSil
  4. Merhaba. Ben bir süredir çekim yasası, çekirdek inanç vs. gibi konuların aslı nedir, gerçekten Kuran, çekim yasasını doğrulayan ayetler içerir mi sorularına cevap arıyordum. Ciddi anlamda ikna olmama sebep olan bir site ile karşılaştım, müstear isim kullanan bir kişi, çekim yasasını Kuran ayetlerinden deliller getirerek açıklıyor. Birkaç makale okuduktan sonra bir soruna yönelik cevap isteyen bir yorum yazdım ancak beklenmedik bir şekilde kibirli ve kaba bir cevap aldım, ki sebebi yorumumda bu insanın sitedeki makalelerinden yeterince şükredici ifadelerle bahsetmemiş olmammış. Şirin-şeker makalelerin yazarının mail adresime böylesine tuhaf ve kendisiyle çelişen şeyler yazması "bu insanların asıl amacı ne" sorusunu getirdi. Sonrasında da biraz farklı bir açıdan bakayım derken sitenizi buldum. Ben özellikle çekim yasası ile ilgili ne düşündüğünüzü, bir araştırmanız olup olmadığını merak ediyorum. Bu konuda verebileceğiniz bilgiler varsa paylaşmanızı rica ederim.

    YanıtlaSil
  5. Merhaba Mey,

    Konuyla ilintili olarak şu yazıyı önerebilirim:

    http://emre1974tr.blogspot.com/2011/11/kainat-veya-zihninizi-put-edinmeyin.html

    Selamlar

    YanıtlaSil
  6. Merhaba.

    Yönlendirme için teşekkürler, yazı doğrudan benim sorularıma yönelik ama ben şunu merak ediyorum: Düşünce gücüyle ilgili madem böyle bir tehlike mevcut, doğrudan tevhid inancımız tehdit altında, neden bir akademisyen, İslam düşünürü vs. bu konuda aydınlatıcı, olumlu veya olumsuz fikir bildiren açıklamalarda bulunmuyor? Ben bir Müslüman olarak elbette aklımı kullanmak, neyin İslam la örtüşüp örtüşmeyeceğini düşünmek zorundayım; ama bu konuyla ilgili araştırma yaptığım zaman böyle bir tehdide işaret eden bulabildiğim yazılar sizlerin bloglarınızda yer alanlardan ibaret.

    Bu durumda bu tuzağa düşmek çok kolay olmuyor mu? En açık şekliyle merakımı ifade edeyim, sizden başka kimse bu sorunu görmüyor mu?

    YanıtlaSil
  7. Yeniden merhaba Mey,

    Evet bu sorular sadece bu konu değil, pek çok başka şey için de geçerli malesef. Şirk olduğu ayan beyan ortadaki pek çok şey hakkında din alimi olarak adlandırılan insanların çoğu susmayı yeğliyorlar basbas bağırmak yerine. Para, mevki, statü, rütbe, kalabalıkların tepkileri, heva vs. ilah edinilmiş oluyor sanırım pek çok kez. Bu da ifade özgürlüğünü kısıtlıyor olmalı belki de.

    Aslında çok yeni birşey değil bu tutum. Yüz yıllar evvel yaşamış İslam alimleri bilhassa mutasavvuflar için de benzer durumlar mevzu bahis. Halkı avam, kendilerini havas diye adlandırmaları ve bilgiyi kimi zaman halkla paylaşmak yerine kendilerine saklamaları üzerinde bilmem hiç düşündünüz mü? Hoş, isabet olmuş genellikle ama:)yine de bana hep ilginç gelmiştir bu elitizm.

    Bu arada bizlerin akademisyen olmadığımızdan (sırf üsluptan yola çıkıp?) nasıl bu kadar emin oluyorsun diye de sormadan edemeyeceğim:) İma falan değil, sadece merak.

    Selamlar

    YanıtlaSil
  8. Sondan başlayacak olursam, sizlerin akademisyen olmadığınızdan emin değilim, fikrim yok açıkcası. Ha akademisyen misiniz diye düşünseydim olmadığınız fikri şu sebepten dolayı ağır basardı; bizim akademisyenler -üzgünüm, çok önyargılıyım- bu şekilde isimlerini duyuramayacakları, kendi imzalarıyla bilimsel yayınlarda yayımlamayacakları çalışmalara pek vakit ayırmazlar gibi geliyor. Ben sizi bu konularda kafa yormuş, araştırma yapmış ve kanaatini paylaşmaya çalışan ama profesyonel mesleği farklı kişiler olarak düşünürdüm.

    Ve fakat benim "akademisyen" den kastım, genelde medya aracılığıyla insanlara ulaşıp bilgi veren, üniversite veya diyanet bünyesindeki "bilindik" şahıslardı.

    Alimlerin avamla bilgi paylaşımı konusunda titiz davranmaları herkesi ilgilendirmeyen tafsilatlı konularda yerindedir bence. Resulullah s.a.v "Çok soru sormayınız" buyurur, ama ilim soru sorarak elde edilir; alim çok soru soran ve ardından sonuç çıkaran,bilgi üretendir. Öyleyse biz bu emrin, bir hakikati öğrendikten sonra onun üzerinde uzun tahliller yapamayacak, dolayısıyla kalbi şüpheye kolayca düşebilecek kişiler için, kısaca halk için olduğunu düşünebiliriz sanırım.

    Asıl mevzuya gelecek olursak, bu bizim "yetkili merciler"deki tepkisizliği birçok konu için belki kanıksadık. Ama tevhid ve kader inancına yönelik bir tahrip karşısında konuşulmaması beni şaşırtıyor.

    Bu kadar yazmışken şunu da söyleyeyim, bilhassa bu çekim yasası konusunda Emre nin yazısından bana en büyük etkiyi yapan "Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz." ayeti oldu. Baktığınız zaman bu insanlar da birçok ayeti delil olarak kullanıyorlar ve ikna edici oluyor, fakat bu ayet yoruma yer bırakmıyor sanırım.

    YanıtlaSil
  9. Sevgili Mey,

    Bu soruyu sormamın nedeni şaka ile karışık meraktı.

    Akademisyenler konusunda hak veriyorum sana.

    Ama son yıllarda öyle olmayan akademisyenler de tek tük de olsa var artık çok şükür.

    Caner Taslaman, örneğin, bunlardan bir tanesi.

    Takip etmeni tavsiye ederim kendisini.

    Selamlar

    YanıtlaSil
  10. Merhaba, bu blogu farkettikten sonra bir süredir kurandakidin.com'da yer alan açıklamaları okuyorum. başlangıçta hadislerin güvenilmezlikleri nedeniyle kaynak kabul edilemeyeceği düşüncesi çok sert ve bana yabancı gelse de, bu konudaki mantıklı açıklamalardan etkilenmemek mümkün olmadı. artık "çok soru sormamak" gerektiğini düşünmüyorum.
    bununla beraber siteye bazı sorularımı yönelttiğim bir mail yollamıştım, ancak henüz cevap gelmedi. cevap verebileceğinizi düşünerek size sormak istiyorum.

    öncelikle 19 mucizesi bir yana, Peygamberimiz'den bu yana insanlar tarafından aktarılan rivayetleri güvenilmez kabul edersek Kuran'ın gerçekten insan sözünden korunmuş ilahi bir kitap olduğunu nasıl iddia edebiliriz? zira Kuran'ın toplanması, çoğaltılması, aktarılması vs. hep aynı insanlar tarafından gerçekleşmiştir. bu insanlardan gelen bazı rivayetleri -hadis isimli rivayetleri- güvenilmez kabul edersek, Kuran da tartışmaya açılmış olmuyor mu?
    ikinci olarak, kadının örtünmesinde başörtüsünün yorumlar sonucu sonradan dayatıldığı bir gerçek, fakat kadının örtünmesinin ölçüsü bu durumda ne olacak? Kuran yakalarını örtmeleri gerektiğini belirterek, kadının belli ölçüde örtünmesi gerektiğini bildiriyor ancak bu ayetten yakanın örtülmesi ve bu bölgeye dikkat çekecek hareketlerden kaçınılması haricinde bir bilgi çıkmıyor.

    muhtemelen daha fazla zaman ayırıp kendim araştırsam cevaplarına ulaşacağım sorular soruyorum, cevaplar için şimdiden teşekkürler.

    YanıtlaSil
  11. Merhaba hoşgeldin Mey,

    Sorgulamaya başlamana sevindim. Gereksiz, yersiz, anlamsız sorular sormakla, sorgulamak arasındaki farkı şu ayetler gösterecektir diye düşünüyorum:

    Bakara Suresi 67 Mûsa, toplumuna dedi ki: "Allah size, bir inek boğazlamanızı emrediyor." Dediler ki: "Sen bizimle alay mı ediyorsun?" Dedi ki: "Cahillerden biri olmaktan Allah'a sığınırım."
    68 Şöyle konuştular: "Çağır Rabbine bizim için, açıklasın bize neymiş o!" Cevap verdi: "O diyor ki, bahsettiğim ne yaşlıdır ne de körpe. İkisi arası bir inektir." Hadi size emredileni yapın!
    69 Şöyle dediler: "Çağır Rabbine bizim için, neymiş onun rengi açıklasın bize." Cevap verdi: "O diyor ki, bahsettiğim, sarı, rengi parlak bir inektir; seyredenlere mutluluk verir."
    70 Şöyle dediler: "Dua et Rabbine, açıklasın bize neymiş o! Çünkü bu inek, bizim gözümüzde başkalarıyla karıştı. Ve biz, Allah dilerse, doğruya ve güzele elbette kılavuzlanacağız."
    71 Cevap verdi Mûsa: "Allah diyor ki, bahsettiğim, boyunduruk yememiş bir inektir; toprağı sürmez, ekini sulamaz. Salma hayvandır. Alaca yoktur onda." Dediler ki: "İşte şimdi gerçeği getirdin." Ve ardından onu boğazladılar, az kalsın yapmayacaklardı.

    :)

    Allah varsa -ki var- Kuran korunmuştur. Allah Kuran'ı koruyacağının sözünü veriyor ve O'nun vaadi haktır. (Koruduğunun ispatını da matematiksel düzenle sunuyor) Hadisleri koruyacağının ise sözünü vermek bir yana, aksine Kuran'dan başka hadise-söze inanmayı yasaklayan ayetler var. Dine hadis yoluyla ekleme yapanlar, aynı eklemeyi, tahrifi Kuran'a yapamazlar çünkü Allah'ın iradesi herşeyin üstündedir. Nasıl ki yürüyen vahiy resulallah hayattayken inkarcılar istese de onu öldüremedi, Allah korudu onu, aynısı Kuran için de geçerli. Allah'ın iradesi tüm tahrifçilerin üzerindedir. Her ne kadar bazı hadisler aksini iddia etse de!!!:) Tevbe 128-129'u Kuran'dan saymayan, hatta Nas-Felak için Kuran'dan değildir diyen Ubey b. Kab'dan rivayet edilen hadisler olduğunu biliyor muydun? Tam komedi!:)

    Başörtüsü...

    Evet Kuran'daki din sitesi haklı. "Hımar" örtü, başa koyarsan baş, masaya koyarsan masa.

    Ayette örtülmesi istenilen yer baş değil göğüs.

    Eski fıkıhçılar da kadının tüm vücudunu avret yeri (füruc) olarak gördüklerinden "setri-avret" diye bir kavram geliştirmiş olsa gerekler. Ayette başörtüsü kelimesi gördüklerinden değil:)

    Yalnız bu konuda erkekler kadınları rahat bırakmalı ve karışmamalı diye düşünüyorum. Çünkü Kuran'da başı örtmekle ilgili bir ayet-farz olmadığı gibi, başı açık tutmakla ilgili bir farz da yok. Kadınlar nasıl giyineceklerine kendileri karar verebilirler diye düşünüyorum, Allah adına haramlar üretmeden elbette.

    Selamlar

    YanıtlaSil
  12. İblis dünyanın başlangıcından beri aktif bir varlık dikkatli olun, Allah bir çok peygamber gönderdi, ama gerçek/Hak din defacalarca batıl oldu, şimdi bakıldığında geriye pek bir şey kalmamış, sadece Kur'an a benzerlik gösteren bir kaç ortak noktadan anlıyoruz. Tasavvuf'ta da alimler doğru bilgiyi aktarsalarda çarpık anlayışla bu yanlış anlaşılabilir. Nasıl ki ezoterizm/new age konusuyla ortak bir din getirilip Kur'an ayetleri de yanlış yorumlanmaya taşınıyor; aynı şekilde tasavvuf anlayışı da.. Sufizm'in gizli öğretisi, budizm'in gizli öğretisi, kur'an ın gizli öğretisi adı altında kitaplar görürsün raflarda.. bir tür "kendilere göre uyarlama".. Bu tasavvuf şeytanidir anlamına gelmez. Mesela yukarıda ki bir videoda Mesnevi'de kadın ve eşek hikayesi olduğunu söylemişsin. Ama bunu zevk için yazmamış oraya Mevlana Rumi, önemli bir konuya dikkat çekmek istiyor.
    Bence bir akıma komple şeytani demek yerine kişi kişi ayırabiliriz. Mesajların içeriğini ve bütününü inceleyip ona göre yorum yapmalıyız. Dünyada bir çok görüş, ideoloji ve felsefe var ama bunları biz kategoriye sokuyoruz. Her insan kendi açısından farklıdır. Akılla insan doğru ve yanlışı tartar ve iyi bulduğuna yönelir. Tabiki birinci öncelik Kur'an olmalı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Farmsex'ten başka kullanacak bir teşbih mi bulamamış Rumi? Aynı mesaj farklı bir öykü ile de gayet güzel verilebilirdi.

      Zaten tek sorun kıssalardaki müstechen benzetmeler vs. değil. Hatta aslında bu aşılanan felsefenin yanında devede kulak kalmakta.

      Sorun vahdet-i vücutta, Allah'ın nimetlerine burun kıvırtan asketik uygulamaları övmekte, cenneti-cehenneme sembol-mecaz dedirtmekte, Allah sevgisi maskesiyle Allah'ın vaadlerini küçük saymakta, kötülüğü dünyevi bir illizyon olarak sunmakta, tekamülü ana hedefmiş gibi sunmakta... vs. vs.




      Sil
    2. Bende ilk okuduğumda bu hikaye bana ağır gelmişti. Sonradan insanların içine düştüğü durumun ciddiyetini vurgulamak ve akılda kalıcılığı sağlamak amaçlı kullanıldığını anladım. Eğer günümüzdeki spiritual yada mistik öğretileri okuyup üstüne Mesnevi'yi okursak, Mesnevi'de onlardan bir akım gibi gözüküyor. Doğru.. Fakat yüzeysel değilde derinlemesine bakarsak öyle olmadığını görüyoruz. Ben Mesnevi'de kurana aykırı bir kısım görmedim. Cennete ve cehenneme sembol dediği ya da bunu ima ettiği bir kısımda... Ya da neresinde Allah'ın vaatlerini küçük sayıyor? Perhiz uygulamaları ve diğer yoğun ibadetler sadece bir tercih aşamasında İslam'da, yapılması zorunlu olan bir şey değil. Vahdet-i vucutta çok derin bir konu ve olay enel hak demek kadar basit değil tabiki..

      Bu arada farmsex terimini de ilk defa sizden duyuyorum. =)

      Sil
    3. O zaman sen Divan- Kebir'i de Mesnevi'yi de hatta İbn Arabi Fususil Hikem'i de bi daha oku sevgili Seinael. Bunlar şirk değilse Hinduizm de değil çünkü:)

      Bu da benden senin için olsun:

      “Mevlana Şemsin yanına girdi. Şems şahane bir çadırda oturmuş Kimya Hatun ile oynaşıyordu. Mevlana dışarı çıktı. Bu karı koca oynaşmalarına mani olmamak için medresede aşağı yukarı dolaştı. Sonra Şems (Mevlâna’ya) içeri gel diye seslendi. Mevlana içeri girdiğinde Şems’ten başkasını görmedi. Kimya nereye gitti? dedi. Şems ‘Yüce Tanrı beni o kadar severki, istediğim şekilde yanıma gelir. Şu anda da Kimya Hatun şeklinde geldi’ buyurdu. MENAKIB’ÜL ARİFİN I (Arifler’in Menkıbeleri)Ahmed Eflaki

      Artık bu da kainatın tek efendisi yüceler yücesi Allah'a hakaret ve saygısızlık değilse zaten söyleyecek bir sözüm yok sana.

      Sil
    4. Ama bu yazı Mesnevi'den değil ki. Mevlana'nın elinden çıkmış bir örnek göstermelisin. Burada savunduğum Mevlana Rumi, diğerlerini okumadım. Mevlana'nın öğrencilerinin içinde yoldan çıkmış bir insan bunları yazabilir. Hristiyanlıktaki Pavlus gibi.

      Sil
    5. Sevgili Seinael,
      Ben anlamadım sendeki bu Mesnevi aklamacılığı nedir?:)Okuduklarından işkillenip kendin araştırmak yerine, şunu örnek sunmalısın, bunu sunmalısın diyorsun. Ahiret senin ahiretin, yanlış birşeye inanıyorsan hesabını verecek olan sensin, değil mi?:D

      Mevlana'nın Mesnevi'sinin önsözü bile yeterli o kitaba dini bir anlam yüklememek için...
      Bu arada elindeki baskıda bunlar yoksa şaşırma, kaldırılmış pek çok yeni baskıda... Yakın bir kütüphaneye gidip inceleyebilirsin. Şuradan önsözde neler yazdığına bakabilirsin:

      http://www.erdemyolu.com/mitoloji/mesneviden-secmeler.html

      Sil
    6. Sadece doğru olduğuna inandığım bir şeyi savunuyorum. Mesnevi'yi bir sene gibi uzun bir sürede üzerinde tefekkür ederek okudum. Her şey gibi bu kitaba da ön yargıyla yaklaşmadım değil. Öncelikle kitabın dili ve anlatım şekli alışıla gelmişin dışında alışmak zaman alıyor. Bu yüzden baştan başlayıp sırayla okumayan biri ortasından bir kıssa seçtiğinde oldukça sarıcı ve absürt gelebilir. Mevlana'nın dediği bir şey de "kabın değil, içindeki maddenin önemli olduğu" yani söz kalıpları ve hikayeler değil, asıl önem vermemiz gereken mesajdır. Sana göre erotik ve rahatsız edici olan bir hikaye Mevlana gibi;(bu kendi görüşüm)"yarışta önde gidenler"(vakia56-10)için, başka galakside başka bir ırkın hikayesi.. Ve bu şekilde parçalara bakıldığında bariz sapkın gözükeceği kesin. Mesnevi'de bir hikaye yarıda kesilirken araya hikayeyi tamamlayıcı bir başka hikaye olabiliyor. Benim az önce yaptığım kuran alıntısı gibi Mevlana'nın Mesnevi içinde Kuran'dan alıntılayıp konuştuğu bölümler var. Önsöz'deki bu Mesnevi ulvileştirmesi Levh-i Mahfuz'dan bir parça olduğu için olmalı. Tasavvuf inancına göre ermiş kişi artık nefsini arındırıp arzuyla konuşmadığı için gerçeği/Hak'ı söyler. Bu yüzden Mesnevi için böyle yazmış önsöz'de Mevlana Rumi diye düşünüyorum ben..

      Fakat bu kısa yazışmamız bana güzel bir ders verdi. Günümüz insanlarının içinde bulunduğu din ve felsefe konusundaki zayıf ve dünyevi ağırlıklı görüşleri belirli iken bu tür tasavvufi ve dini konuları konuşmak gerçekten yararsız hatta zararlı olacaktır. Neyse ki tüm batılı yok eden Kitap Kuran'ımız var. Ve bakara süresindeki sivrisinek gerçekten tüm gizemcilere cevap niteliğinde.. İnsanlar dünyanın her yerinden kaynakları okuyup puzzle parçalarını birleştirdiğinde büyük resmi göreceklerdir. Tabi bazı parçalar kitaplarda değil bizzat hayatın içinde.. Aşk ve aşıklığı yaşamak lazım bazen. O yüzden bugünden itibaren bu konuları konuşmayı ve yazmayı bırakıyorum.

      İlginiz için Teşekkür ederim. Sevgilerle..

      Sil