16 Ocak 2012 Pazartesi

Keep the Faith

Son dönemde ruhçuluğun (Spiritualizm, tasavvuf, kabalizm vs.) ve bunların gerçek yüzünün, aşılamaya çalıştığı öğretinin fark edilmeye başlanmasıyla, bu konuda insanları uyaran yayınların, videoların, blogların, hatta TV programlarının sayısında da bir artış oldu. Sadece bu şeytani felsefe hakkında değil, bu öğretinin bilerek ya da bilmeyerek maşası olmuş bazı örgütler, yazarlar, şarkıcılar, oyuncular vs. hakkında da yazıldı, çizildi.

Bu durum, pek çoğumuz açısından son derece olumlu bir gelişme olsa da, diğer yandan bu ruhçuluk ve türevi öğretilerin sapkınlığını fark etmiş olmasına rağmen bu çirkin öğretiyle yüz yıllardır savaşan Kuran’daki dini henüz tam kavramamış olanlarda endişe, boşluk, umutsuzluk, çaresizlik ve hatta belki mağlubiyet duygusuna sebep olabiliyor.
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki Allah’a inanan, güvenen bir insana şeytanın tuzaklarından, şeytani öğretilerden korkmak yakışmaz çünkü Ali İmran Suresi 175. ayette Allah şöyle buyurur:
“İşte size şeytan. O yalnız kendi dostlarını korkutur. Eğer inananlarsanız onlardan korkmayın, benden korkun.”
Bizler bilinçlendikten, Kuran’da haram kılınanlardan  uzak durduktan sonra Rihanna, Lady Gaga vd. klipleriyle, şarkılarıyla istedikleri kadar sado-mazo sekse davet etseler de ne yapabilirler? Milyon dolarlık klipleriyle aşılamak istedikleri yozlaşmış değerleri bize ancak biz izin verirsek aşılayabilirler; bizler istemedikten sonra bu şekilde davranmaya bizi kim zorlayabilir? Toplum bireylerden oluşur, bizler tek tek bize dayatılana, normal ve olağan kabul ettirilmek istenen yozluklara dur dersek, hangi örgüt verdiği bilinçaltı mesajı ile bizi yönlendirebilir ki?
Birey ve bireyin gücü asla küçümsenmemesi gereken şeylerdir.
İhtiyaç duyulan “bilinçlilik” de yine birey tarafından kazanılmak zorundadır. Aksi takdirde ortaya çıkan topluma bilinçli toplum değil, “koyun sürüsü” denir ve bir koyun sürüsü belki bugün iyi ve adil bir diktatörün önderliğinde ahlaklı ve mutlu bir hayat yaşarken, yarın zalim bir diktatörün emrinde firavunun halkının maruz kaldığından daha beter bir zulümle karşılaşabilir. Zaten yüce Allah da Rad Suresi 11. ayette şöyle buyurur:
“…Gerçek şu ki Allah, bir toplumun mâruz kaldığı şeyleri, onlar, birey olarak içlerindekini/birey olarak kendilerine ilişkin olanı değiştirmedikçe, değiştirmez...”
Bu sebeple insanların bilinçlenmesi ve elbette kazandıkları bu bilinci davranışlarına yansıtmaları (teorik bilgiyi pratiğe geçirmeleri), hatalı oldukları noktalarda kendilerini değiştirmeleri, daha önce yaptıkları yanlış davranışlardan vazgeçmeleri, iyi davranışlarını ise devam ettirmeleri gerekmektedir. Ayette de belirtildiği üzere toplumların yazgılarına bireylerin davranışlarına göre müdahale edilmektedir.
Son olarak çaresizlik ve umutsuzluk bir müslümanın asla hissetmemesi gereken duygulardır çünkü ayetler açık bir şekilde emirlerine uygun davranılır müminlerden olunursa Allah’ın yardım edeceğini müjdeliyor:
Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur. Eğer sizi yardımsız bırakırsa, ondan sonra size kim yardım edebilir? Mü'minler, ancak Allah'a güvenip dayansınlar. " (Ali İmran 160)

48 yorum:

  1. Eline sağlık kardeş,

    Yeni yazı geldi sonunda :) Bu yazının altına ben de imzamı atmakla birlikte şunu da ekleyeyim,

    Halk aynı zamanda uyanık olup,çocuklarını koruması lazım. Zaten bu adamların derdi biz değiliz, bu gün varız yarın yokuz :) Çocukları ve gençleri televizyondan uzak tutabilirsek olayı çözebiliriz. Zira bizler öldükten sonra bebeler hayata devam edecek :)

    Sevgiler

    YanıtlaSil
  2. Senin yorumlarını gerek michaelsikkofieldin blogundan, gerekse internetteki videolarından takip ediyorum bir süredir. Bilmediğim, hakkında hiç düşünmediğim pek çok konuda doğru saptamalar yaptığını düşünüyorum ki bu konuların başında tasavvuf ve tarikatler geliyor. Yalnız dikkatimi çeken esas konu mezhepleri saptırılmış öğretiler topluluğu olarak göstermek adına hadislerin hepsini saçma ya da uydurulmuş olarak göstermen oldu. Burda sana sormak istediğim birkaç soru var:

    1. Kuran elbette sarılmamız ve klavuz olarak almamız gereken en önemli kaynak ama kuranda namaz ibadetinin nasıl yapılacağı ile ilgili ayet ben bulamadım baştan sona incelediğim halde. Müslümanlar günde 5 vakit, her vakitte farklı rekatlarda olmak üzere eda ediyorlar bu ibadeti. Öncesinde abdest alıyorlar ve nasıl abdest alınacağı da anlatılmamış kuranda. Ha sen şimdi ayetleri birleştir, seni götüreceği anlama bak dersen, kendi adıma ben ilgili ayetlerin hepsini okuduğumda dahi günde 5 defa, kıyamla başlayıp rüku ve secde ile devam eden bir ibadet şeklini çıkartamıyorum, bu durumda ben aptal olduğumu mu düşünmeliyim? Çünkü herkesin kuranı kolayca anlayacağını ifade etmişsin yazılarında ama ben bir namaz ibadetini bile anlayamıyorum ve bu konuda yalnız olduğumu da sanmıyorum. Ve bildiğim kadarıyla namaz ibadeti mirac gecesinden sonra farz olunmuş bir ibadet ve bizzat cebrail aleyhisselam tarafından hz muhammede öğretilmiş nasıl yapılacağı. Şu ana kadar bana öğretilen ve benim araştırmalarım sonucu öğrendiğim budur. Kuran tek kaynak olarak alınmalı derken haklı olduğun yönler var ama bir salat kelimesinin bile pek çok farklı anlamlarda kullanıldığı kuranda, sadece kuranı okuyarak anlamak mümkün değil gibi geliyor bana, o nedenle sahih hadislere de gerek olduğunu düşünüyorum ve buharinin hadislerine bakıyorum ki kendisini hadis konusunda 4 mezhep de otorite olarak görmekte, bu konudaki fikirlerini öğrenmek isterim zira bilmediğim pek çok konuda şüphe duymamı sağladın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aptal olduğunu düşünebilirsin arkadaşım, bundan sonraki yazıda namazın saydığın tüm hareketlerinin geçtiği unsurlarını ihtiva eden ayet numaralarını yazdım zira.

      Anti'ye sor söyler sana.

      İnsan bu kadar morarabilir yalnız. 12'den vurulur bu kadar. Çünkü bu yorumunu görmemiştim ve bundan önce o ayetleri yazmıştım.

      Buradan Anti'ye sesleneyim, kardeş ben namaz konusunun tartışma olduğunu bilmiyordum ve o ayetleri ne sebeple koydum bilmiyorum. Yani o aralar bir yere kaydedecektim, burası denk geldi. Takdir-i ilahi, burada da bir tartışma varmış ve hem de tam da bu konu.

      :)

      Sil
    2. Sevgili Orhan,
      Şekilsel namaz elbette ayetlerde var.
      Sen de bu konuda ayetleri paylaşmıştın:) Lakin senden ricam biraz daha yumuşak üslup kullanman. Sonuçta en doğruyu sorgulayarak bulmak insanların hakkı ve doğrusu da bu değil mi? Ne dersin?
      Selamlar

      Sil
  3. 2. Spiritualism ile ilgili yorumların beni baya sarstı ama verdiğin somut örneklerle soru işaretlerini de kaldırmışsın, tebrik ederim. Yazıların ve videoların sayesinde kurandan alıntıladığın ayetlerle makul bir tablo çizmişsin ve benim bakış açımı değiştirdin ama kafama takılan şeyler de oldu. Ruh diye birşey islamda yok demişsin, kabir azabı denen şey de yok, beden ölür, kıyametle de bedenler yeniden dirilirler, aradaki zamanda hiçbir şey olmaz demişsin. Söylediğin şeyler ezberbozan cinsten şeyler ama o eleştirdiğin light islam ya da newage tarzı şeyler gibi de aynı zamanda ve vahhabi öğretileri tadında. Ha sana vahhabi demeye çalışmıyorum, onların öğretileri ile paralellik gösteriyor ruh ile ilgili tesbitin demek istiyorum ve rüya konusunu bana açıklamanı istiyorum. Ha bir de videolarda bişey dikkatimi çekti, kuran tercümelerinde yapılan hatalara dikkat çekmişsin. Bence de çeviri esnasında anlam kaymalarına menfaatleri doğrultusunda neden olanlar vardır ama her dilde bir kelimenin pek çok anlamda kullanımı varken ve kimilerine dikkat çekmişken, neden "ölüler işitemezler" diye geçen ayeti sadece duymak anlamında değerlendirdiğini de merak ediyorum. O tabirle bildirileni anlamazlar anlamı da çıkartılabilir ve bu anlam da ölülerin salt ölü bedenler olduğunu ispatlamakta yetersiz kalır. Eğer ben yanılıyorsam, bedenler öldükten sonra kıyametten sonraki dirilişe kadar hiçbirşey olmayacaksa, bu zaman zarfında nefs diye yorumladığınız ruhlara ne oluyor, nerde ne yapıyorlar? Bir de hz isanın ölmediğini kuran belirtiyor, burdan pek çok tefsircinin çıkardığı ortak mana yeniden dünyaya gönderileceği ve mehdi ile beraber dünyada deccale karşı savaşacakları. Tabi bunlar kuranda yazmıyor, hadislerle bildirilmiş. Hadisleri yok sayarsak hz isanın neden ölmediğini nasıl açıklayabilirsin?

    Ben kuranın bir neden-sonuç ilişkisi içinde oluşturulmuş mucizevi bir kitap olduğunu düşünüyorum ki allah da bize böyle bildiriyor ama tek başına yeterli olsaydı peygambere gerek olmazdı diye de düşünüyorum çünkü peygamber bu kutsal kitabı insanların anlamasını sağladı açıklamalar yaparak. Eğer sadece okuyarak anlamak ve tatbik etmek mümkün olsaydı mucizevi bir biçimde allah bu kitabı gene indirebilirdi, inanan sayısı da daha fazla olurdu belki de öyle bi durumda. Ayrıca akıl sahiplerine hitap eder kuran ama insan aklı herşeyi algılayabilecek kapasitede de yaratılmamıştır, peygamberler de bunun için elçi olarak görevlendirilmişlerdir diye düşünüyorum. Senin bu konudaki görüşlerini merak ediyorum, yanlışım olan yerler olabilir, yanlışlarımı beyin fırtınası yolu ile görmek isterim.

    YanıtlaSil
  4. Merhaba Natas,

    Hadisler dinin kaynağı değildir. Bununla ilgili Kuran’dan ayetleri şu videoda anlatmaya çalışmıştım:

    http://www.myspace.com/video/422478815/din-alan-nda-tek-kaynak-kur-39-an/104053944

    Bu videoda kafana takılan bir yer varsa onun üzerinden konuşabiliriz.

    Namaz konusuna gelirsek:
    Kuran'da bu ibadetin nasıl yapılacağının anlatılmadığı iddiası doğru değildir.

    Namazın ön şartları:

    Nisa suresi 43 Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar, cünüp iken de -yolculuk hali müstesna- yıkanıncaya (gusül edinceye, boy abdesti alıncaya) kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolculuktaysanız, biriniz ayak yolundan gelmiş, Yahut kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız, temiz bir toprakla teyemmüm edin: yüzlerinizi ve ellerinizi sıvazlayın. Allah affedici, bağışlayıcıdır.

    Maide suresi 6 Ey iman edenler! Namaza kalktığınızda; yıkayınız: yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi. sıvazlayınız: başınızı ve topuklara kadar ayaklarınızı. Eğer cünüp iseniz temizlenin. Eğer hasta veya yolculukta iseniz, veya biriniz ayak yolundan geldi ise, ya da kadınlara dokunduysanız, ve de su bulamamışsanız: temiz bir toprakla yüzünüzü ve ellerinizi sıvazlayın. Allah size zorluk çıkarmak istemez. Allah sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor. Umulur ki; şükredersiniz.

    Bakara 144 Biz senin, yüzünün habire göğe doğru çevrildiğini elbette görüyoruz. Hoşlanacağın bir kıbleye seni elbette döndüreceğiz. Artık yüzünü Mescid-i haram yönüne çevir. Nerede olsanız yüzünüzü Mescid-i haram yönüne döndürün. Kendilerine kitap verilenler, onun, rablerinden bir gerçek olduğunu çok iyi bilirler. Allah onların yapıp ettiklerinden habersiz değildir.

    YanıtlaSil
  5. Araf 31 Ey âdemoğulları! Tüm mescitlerde süslü, güzel giysilerinizi kuşanın. Yiyin, için fakat israf etmeyin. Allah israf edenleri sevmez.

    Bakara 125 Kabe'yi halk için bir odak noktası ve bir güven yeri kıldık. İbrahim'in makamını bir namaz yeri olarak kullanın. "Ziyaretçiler, kendini ibadete verenler ve eğilip secde edenler için ikiniz evimi temiz tutun," diye İbrahim ve İsmail'i görevlendirmiştik.

    Hac 26 İbrahim'i evin (Kabe'nin) mekanına yerleştirmiştik: "Bana hiç bir şeyi ortak etme. evimi de, ziyaretçiler, orada yerleşenler, rukü ve secde edenler için temizle."

    Namaz (salat) vakitleri:

    Nisa 103 Namazı tamamlayınca, artık Allah'ı ayakta, oturarak, yan yatmışken anın. Sükûnet bulduğunuzda, namazı tam bir biçimde yerine getirin. Namaz, müminler üzerine vakti belirlenmiş bir farz olmuştur.

    Hud 114 Gündüzün iki tarafında, gecenin yakınlarında namaz kıl. Güzellikler çirkinlikleri giderir.

    Namazın içeriği- amacı:

    Ta-ha 14 "Hiç kuşkulanma ki ben Allah'ım! İlah yoktur benden başka! O halde bana ibadet et ve namazını/duanı, beni hatırlayıp anmak için yerine getir."

    Bakara 45 Güçlüklere karşı direnerek sabır ve namazla yardım isteyiniz. Elbette bu, halka ağır gelir; ancak saygılı olanlar hariç.

    Ankebut 45 Kitap'tan sana vahyedileni oku! Namazı/duayı yerine getir! Çünkü namaz/dua, çirkinliklerden ve kötülüklerden alıkoyar. Elbette ki, Allah'ın zikri/kur'an'ı daha büyüktür! Allah, neler yaptığınızı biliyor.

    Cin 18 Hiç kuşkusuz, mescitler/secdeler Allah içindir. O halde, Allah ile birlikte bir başkasına yakarmayın/Allah'ın yanında bir başkası için çağrıda bulunmayın.

    Hac 26 Bir zamanlar İbrahim için, o evin yerini, şöyle diyerek hazırlamıştık: bana hiçbir şeyi ortak koşma, evimi; tavaf edenler, kıyamda duranlar, rükû-secde edenler için temizle.

    Nisa suresi 43 “... ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın”
    Bakara 153 Ey iman sahipleri! Sabra ve namaza sarılarak yardım dileyin. Hiç kuşkunuz olmasın ki, Allah sabredenlerle beraberdir.
    İsra suresi 110 Namazında sesini yükseltme, kısma da, ikisi ortası bir yol tut.

    Müminun 1-2 Hiç kuşku yok, kurtulmuştur müminler. Namazlarında/dualarında huşû sahipleridir onlar.

    Kuran'ın namazında namaz kitaplarında sıkça rastlanan ayakların arasının kaç santim olacağı, nerede ne dua okunacağı, kaç rekat olacağı, elin nereye konacağı, saçın örtülmesi gerektiği, takke takılması gerektiği, sonrasında tesbih çekilmesi gerektiği gibi bilgiler yok. Çünkü Allah insanlardan senkronize namaz gösterisinde bulunmalarını değil, kendisine yönelmelerini, anmalarını, yardım dilemelerini istemekte. İçeriğini de-bazı farzları terk etmeden, örneğin sadece Allah’ı anmak vs.- insanın kendisine, o anki ruh haline, ihtiyacına vs. bırakmakta...

    Diğer sorularına da cevap yazacağım inşallah.

    Selamlar

    YanıtlaSil
  6. Spiritualizmle ilgili soruna gelirsek:
    Vahhabilerin ruh konusundaki görüşünü açıkçası tam net olarak bilmiyorum. Ama Kuran’da RUH kelimesi Antik Yunan’daki gibi insanın sahip olduğu hayalet anlamında değil. Vahiy (bilinç+irade) ve Vahiy meleği anlamında kullanılıyor.
    Kaldı ki “Sana Ruh’tan sorarlar, de ki onun bilgisi Rabbin katındadır” ayetine rağmen ciltler dolusu ruhla ilgili kitap olmasını normal karşılamıyorsun heralde?
    Ruh konusuyla ilgili şu yazıyı okumanı öneriyorum:
    http://emre1974tr.blogspot.com/2011/07/islamda-canllarn-ruhu-hayaleti-yoktur.html
    Yine tez, anti-tez şeklinde tam tartışmayı görmek istersen şu başlığı okuman faydalı olacaktır:
    http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=islamiyette+ruh+yoktur
    Ayrıca kabir azabı var diyenler şu ayetlere bir açıklama getirmeli:
    Yasin 51 Sûra üfürülmüştür! Bak, işte kabirlerden, Rablerine doğru akın akın gidiyorlar.
    52 Şöyle diyecekler: "Vay başımıza gelene! Kim kaldırdı bizi mezarımızdan? Rahman'ın vaat ettiği işte bu! Peygamberler doğru söylemişler."
    Selamlar

    YanıtlaSil
  7. Anladığım kadarıyla namazın günümüzdeki klasik kılınış şeklinin yanlış ya da uydurma olduğunu düşünüyorsun, herhangi bir şekilde kuranda belirtilen vakitlerde bu ibadetin kişinin kurandan anladığı kadarını tatbik etmesi olarak değerlendirmişsin. Bu saptaman belki de aslolandır lakin herkesin kurandan anladığı şekilde namaz ibadetini eda etmeleri aynı olmaz, çeşit çeşit namaz stilleri çıkar ve bu da kargaşaya neden olabilir ki mezhepler bile islam dünyasında ibadetleri aynı şekilde uyguladıkları halde bir bölünmeye neden olmuş durumda. İslamın kaos ortamını tetikleyecek birşeye mahal vereceği düşüncesi islamla bağdaşmaz bana göre. Allahın bana düşünmem için verdiği aklı kullandığımda islamın bir bütünlük sağlaması gerektiği sonucuna varıyorum ben ve bu bütünlük yoruma açık bırakılmış bir ibadet şeklini tasvip ettirerek sağlanamaz kanımca. Her akıl aynı şekilde çalışamaz zira, bir matematik probleminin bile yeri geliyor onlarca çözüm şekli olabiliyor.

    YanıtlaSil
  8. Ruh konusuna da gelince, hz isa ile ilgili sorduğum soruyu sanırım fark etmedin. Kuranda bize bildirilen bu peygamberin ölmediği ve göğe yükseltildiği. Sadece kuranı baz aldığımızda hz isanın yeniden dünyaya gelmesi gibi bi ayet yok, mehdi yok, deccal yok. Yazılan kıyamet senaryoları hadisler doğrultusunda hep. Salt kurana bağlı kaldığımızda hz isanın neden aslında ölmediğini nasıl açıklayabiriz?( Neden-sonuç ilişkisi olması gerekiyor birşeyin akla hitap etmesi için, kuran da akıl sahiplerinin ders çıkarması gereken bir kitap olarak ifade edilior içindeki ayetlerde.)

    Kabirle ilgili alıntıladığın ayete gelince ise, o ayet kabir azabının olmadığını açıklamakta yetersiz zira üstünde konuşulan kabir azabı zaten kabirde ve herhangi bir dirilme söz konusu deil. Bedenlerin mezarlarından kalkması azap olsa da olmasa da şaşırtacaktır ölüleri. Ben de bu ayeti bu şekilde yorumlayabilirim ve diebilirim ki azap vardır, azabı ruh çeker. Burda kast ettiğim ruh hayalet falan deil, elbette ruhlar insanlarla iletişime geçemez, başka bir boyuttadırlar çünkü. Kısaca demek istediğim, en başta da demek istediğime çıkıor. Kurandaki ayetler yoruma açık, herkes ayetleri farklı yorumlayıp, yorumladığı şekle inanabilir. O zaman islam natıl bütün insanlığa hitap eden bir din olacak? Kendi içinde yoruma açık ayet sayısı fazlayken ve bazı yerlerinde ayetlerin içerikleri de deişmişken (mesela şarabın haram kılınması tek ayetle bildirilmiş bişey deil, önce içkiliyken salata yaklaşılması emredilmiş, sonra kökten yasaklanmış), nasıl kolaylık dini olacak islam? Bir bütün olarak ele alınıp değerlendirilmesi gerekir diorsun, bir puzzleın parçalarını birleştirmeye benzer bu ve kolaylığa deil zorluğa neden olur ve islamın kolaylık dini olduğu yönündeki telkine ters düşer.

    Peygambere nedense figüran rolü eklenmek isteniormuş gibi gelior bana, peygamberin misyonu sadece vahiy alıp, aldığı vahyi aktarmaktan ibaretse islamdaki peygamber mantığı nedir? Bunu yapmak için seçilmiş olmanın mantığı sadece günah işlemekten daha fazla arındırılmış olmaları mıdır? Allah sadece kutsal kitaplarda ilettiğini kulları için yeterli görüyorsa neden peygamberler göndermeye ihtiyaç duyuyor, işkence çeksinler die mi? Bu soruların arkası gelmez, herşeyin kuranı dayanak alarak açıklanmaya çalışılması ve üstünde çok düşünülmesi insanı dinden çıkarır, islamiyetten soğutur ki zamanında ben de çok soğumuştum.

    YanıtlaSil
  9. Emre1974ün bloguna da baktım, ordan yazamadım, yazısına yapacaım yorumu burdan yapıorum o yüzden çünkü referans olarak incelememi istemiştin yazısını.

    ""Eğer bu günahkarlar ruhlar aleminde binlerce veya milyonlarca yıl azaplar içinde yaşamış olsalardı, o zaman onlara bekleme süresi kısa gelmek bir yana dursun tam tersine olduğundan da uzun gelecekti.

    Ama görüldüğü üzere, dirildikleri andan itibaren kendilerine ilk defa geliyorlar ve dünyadaki bekleme sürelerinin çok kısa olduğuna yemin ediyorlar. "

    Dünyadaki bekleme sürelerini öldükten sonraki bekleme süresi olarak düşünmüşsün ama orda sölenmek istenen dünyada yaşadığı dönemin uzunluğu. Eğer senin yorumun yanlış dersen de madem beden ölünce yeniden dirilinceye kadar yok olunuor, nasıl ölü olanlar öldükten sonra geçen zamanı kısa olarak değerlendirebiliorlar? Hani ölmüşlerdi, ruh bile yoksa akıl nasıl var ve zamanın uzunluğu ya da kısalığı ile ilgili yorum yapabilior?

    Ruh inancının yaptığı bozgunluklarla ilgili başlığındaki maddelere inanmaktan ibaret deildir insanın bir ruhu olduuna inanmak. Nefs can demek deildir, nefs iradedir ve aklın kullanılması ile şekillenir. Ruh ve can benzer kavramlar, ölüm de canın alınması şeklinde ya da ruhun bedeni terk etmesi şeklinde yorumlanıyor. İnsanın canı ya da ruhu bedenden çıktıktan sonra, beden sadece bir et parçası olarak kalıyor ve bizim boyutumuzda hiçbirşey hissedemez hale gelior. E peki o canlar ya da ruhlar nereye gidior? Beden gibi onlar da mı ölümlü kavramlar?"

    YanıtlaSil
  10. Sevgili Natas,

    Allah bizden senkronize namaz gösterisi sergilememizi değil, kendisine yönelerek yardım dilememizi ve O’nu anmamızı, bu bilinçle yaşamamızı istiyor ayetlerin de gösterdiği üzere.
    Bu durumda anlamını bilmeden kılınan bir namaz ayetteki farzı/ emri karşılamaz.

    Toplu kılınan namazlar, varsa şirk unsurlarını çıkartarak (Allah’tan başkasından dilekte bulunma, şefaatini isteme vs. var ise) anadilde yahut yine Arapça ama anlamı insanlara öğretilerek kılınır. Zaten şekilsel olarak bir sorun yok ortada. Kıyam binlerce yıldır kıyam, rüku binlerce yıldır rüku, secde binlerce yıldır secde (Diğer kitap ehlinde bile), aynı yürümenin binlerce yıldır yürümek, okumanın binlerce yıldır okumak, yazmanın binlerce yıldır yazmak olduğu gibi.

    Evet Hz. İsa ölmedi ve göğe yükseltildi. Aynı ŞEHİTlerin de ölmemesi ve şu an cennette kanlı canlı rızıklandırılıyor olmaları gibi o da cennette.

    Yasin 52’deki inkârcı dirilince “Ah vah peygamberler meğer doğruyu söylemiş” diyor. Kabir azabı yaşamış birisi zaten uzun süredir azap çektiğinden hatası olduğunu biliyor olur, o an böyle bir şaşkınlık, jeton düşmesi ve pişmanlık yaşamaz.

    Mehdi, Mesih vs. zaten yoktur ayetlerde. Hz. Muhammed nebilerin sonuncusudur. Bir daha kıyamete dek kitap, hayatı kullanım kılavuzu falan gelmeyecek. Muhammed peygamber de bugün gelse yine tebliğ edeceği Kuran’dır. Kuran tahrif edilmemiş mesajı içeren yegane kitaptır.

    Hadisleri dinin kaynağı kabul etmemek de peygamberi figüran, postacı vs. konumuna koymak değil, hem dini yalnız Allah'a özgüleme hem de resule hak ettiği Allah’ın elçiliği konumunu geri verme ve çelişkili, onun olmayan ama ona isnad edilmiş zırvalardan onu kurtarma çabasıdır. Zaten Kuran’ın da bunu uygun gördüğü açıktır.

    Selam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Part:1

      "Allah bizden senkronize namaz gösterisi sergilememizi değil, kendisine yönelerek yardım dilememizi ve O’nu anmamızı, bu bilinçle yaşamamızı istiyor ayetlerin de gösterdiği üzere.
      Bu durumda anlamını bilmeden kılınan bir namaz ayetteki farzı/ emri karşılamaz."

      O zaman 1400 küsür senedir pek çok insan islamdan saptı, şirke battı. Türklerin çou namaz kılarken okudukları sure ya da duaların anlamlarını bilmez. Müslümanların çou da aynı şekilde kılıolar namazı yani senkronize gösteri yapıolar. Pardon ama arkadaşımi sen kaç seneni verdin islam ilmini öğrenmeye ki en bilir kişi sıfatına sahipmiş gibi ya da rüyanda malum olmuş gibi yargılıorsun onca insanı, hem de "senkronize gösteri" yapıolar dierek? Eğer senin eleştirdiin gibi kılınacaksa namaz, şirke düşen sen olursun ki bu zarardır. Eğer senin dediin gibi belirsiz bir şekilde kafaya göre de kılınabiliorsa, o eleştirdiklerin de ibadet etmiş olurlar çünkü kıbleleri de doğru, allah rızası için ettikleri nietleri de ve bu zarar olmaz.

      "Evet Hz. İsa ölmedi ve göğe yükseltildi. Aynı ŞEHİTlerin de ölmemesi ve şu an cennette kanlı canlı rızıklandırılıyor olmaları gibi o da cennette."

      Şehitler bu dünyada ölümü tattılar ama hz isa tatmadı, aynı şey gibi değerlendirebiliorsan, o çok iyi anladıın kuranı bir daha oku derim. Ve bir de ayet vardır: " her canlı ölümü tadacaktır." E nasıl olcak bu durumda, hz isa canlıdan ya nefsden sayılmıor mu?

      "Yasin 52’deki inkârcı dirilince “Ah vah peygamberler meğer doğruyu söylemiş” diyor. Kabir azabı yaşamış birisi zaten uzun süredir azap çektiğinden hatası olduğunu biliyor olur, o an böyle bir şaşkınlık, jeton düşmesi ve pişmanlık yaşamaz."

      Sen bedeni azap ile ruhi azabı karıştırıorsun. Nasıl ki elini kestiinde hissedecein acı ile çok sewdiin birini kaybettiğinde hissedecein acı farklıdır, kabir azabı da bunun gibi. Cehennemde bedenlere azap var, ateşle tehdit edilmesinden de belli azabın bedeni olduğu. Kabir azabındaki azap ise cana ya da ruha yönelik azap çünkü beden yok. Sen dünyada bedenin ve ruhun ya da canınla varsın, bu 2 unsur seni oluşturuor. Bedenine ceza ya da ödül varken, canının sanki senin parçan deilmiş gibi bundan müstesna tutulması fikri bana mantıklı gelmior.

      "Mehdi, Mesih vs. zaten yoktur ayetlerde. Hz. Muhammed nebilerin sonuncusudur. "

      Hadislerdeki kıyamet senaryolarında da yeni bir peygamber, yeni bir kitap yoktur. Hz mehdi insanları zulümden kurtaracak bir kurtarıcı, hz isa da deccali yenecek kişi olarak anlatılır hadislerde. Ayrıca deccalin yapacaı hilelerden ve deccalin nasıl ayırt edileceinden bahseder bu hadisler. Dielim ki bunlar masal, ben bu masala inandım die islamı terk etmiş olur muyum? Bu olayları anlatan hadisler uyutsun die deil uyarıcı olarak yazılmış ve kuranın da kötü dediği şeytan hakkında, yani kurana ters düşen bir durum yok sizin inanmadıınız bu masalda. Eğer doğruysa bu hadisler, o deccal çıktıında, imanımı da muhafaza etmeyi başarabilirsem, bu hadisleri hatırlayıp deccali tanıyabilir, şirk yoluna girmemiş olurum yani kazançlı olurum. Eğer doğru deillerse, deccal de çıkmayacaına göre kaybım ne? Hadisler doğru da olsa, yanlış da olsa kaybedeceim bişey yok ama sen hadisler doğru çıkarsa, hadislerdeki uyarıcı unsurları bilmeyeceinden deccalin yoluna sapabilirsin, yani kaybedebilecein bir iman söz konusu oluor.

      Sil
    2. Part:2

      Burda demek istediim şu kardeşim, kuranla çelişmeyen, islamı daha da sewdiren, şüpheye ya da ihtilafa neden olmayan sahih hadisler yalan bile olsa bu hadislere inananlar şirke düşmez ve bişey de kaybetmezler çünkü bu hadislerde şirke saptırıcı, kuranla örtüşmeyen şeyler yok, çou da uyarıcıdır üstelik. Ama sen bu hadisler gerçekse -ki biliorum öle bir ihtimali hiç düşünmediini- , şeytanın yoluna sapabilirsin ve kaybedebilecein bişeyler olabilir. O nedenle hiçbir zaman kendinden ya da düşüncenden o kadar emin olma, 5-10 sene araştırmayla hiçbir konuda bilirkişi olunmaz, madalyonun dier tarafında dikkat etmediin bişeyin çıkma olasılığı hep mevcut.

      Allah kulları için zoru deil kolayı ister. Allahın bizim için seçtiği nimetler ve koyduğu kurallar hep bizim menfaatimize olur onun yolundan gittiğimiz müddetçe. Eğer bir işin sonunda 2 kapı varsa, ve bunlardan biri zarar kapısı ise, o kapıya yönelme ihtimali hep vardır çünkü çok güvendiimiz aklımız da yeri gelir bizi yanıltır. Sonundaki kapılarından hiçbiri zarar olmayan yollara girebilmek için nice alimler ( azınlığı oluşturan alimler ) hayatlarını adadılar ilme. Senin de sonundaki kapıların hepsinin yararlara vesile olacak yollara girmen dileğiyle.

      Sil
  11. Sevgili Natas kardeş,

    Soruyu anladım, burada çok ince bir mesele var.Ne yazık ki bazı din adamları? kafaları karıştırmak için, bilerek veya bilmeyerek bir takım argümanlara sarılıyorlar. En çok kullandıkları argüman; ''Biz Kur'an'dan namazın nasıl kılınacağını öğrenemeyiz, demek ki hadislerin tümüne itibar etmeliyiz''

    İkinci argümanları ise, '' Efendim Hz.Muhammed bir postacımıydı? '' sorusudur.

    Şimdi bu konuya bir açıklık getirmeye çalışalım.

    Sevgili kardeşim, şimdi biz kulaktan kulağa oyunu oynadığımızı var sayalım, ilk söylenen söz son kişinin ağızından değişmiş olarak çıkar. Şimdi bu oyuna bir ekleme yapalım, aktarılması istenen sözü/cümleyi el ve yüz mimikleriyle destekleyelim. Her kişi duyduğu sözü ve GÖRDÜĞÜ hareketi aynen aktaracak hareketler de sözle uyumlu olacak kuralımız da bu. İşte bu oyunda ilk söylenen sözle en son kişinin söylediği söz aynı olur.

    Sebebi ise,kulaktan kulağa aktarılan her şey bozularak aktarılır bunda kişilerin anlama yeteneği, kültürel konumları v.s etkilidir. ANCAK UYGULAMALI aktarılan her şey büyük ölçüde bozulmadan ulaşmış olur.

    İşte bu sebeple,peygamberimizden uygulamalı olarak aktarılmış her şey büyük ölçüde bozulmamış bir bilgidir.Hac ibadeti, namaz gibi.

    Öte yandan ağızdan ağıza nakledilen hadisler ki bunlar peygamberin vefatından yanlış bilmiyorsam yüzyıl sonra derlenmeye başlanmış ki bu da aktarılan bilginin şüpheli olması için yeter de artar bile. Zaten önemi de yok zira peygamber Kur'anla karışmasın diye kendi sözünü yazdırmamıştır. Ve kendisi de Kur'an harici bir şey konuşmaz.

    Aslında Namazın kılınışı Kur'anda da vardır ama biz bunu göremeyebiliriz Neden mi? Çünkü arapça bilmiyoruz. Türkçeye çevirirken anlamları kaydırarak çeviriyorlar neyse ki, Abdülaziz bayındır çok güzel bir şey yapıyor, Kur'anı Kur'anla açıklamaya, analiz etmeye çalışıyor çok faydalı sonuçlar çıkacaktır ortaya buna inanıyorum.

    Son olarak, uydurma hadislerden destek almak isteyenler (ki bu aslında kötü bir şey zira peygambere iftira atmaktır) kendilerini haklı göstermek için, halkın Hz.Muhammed'e olan sevgisini kullanmaya kalkarak, sözüm ona onu yüceltmek adına ''efendim onu postacı yerine koyamayız'' diyorlar.

    Ali İmran suresi 144;
    Muhammed SADECE BİR RESÛLDÜR Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür ya da öldürülürse, gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim (böyle) geri dönerse, Allah'a hiçbir şekilde zarar vermiş olmayacaktır. Allah, şükredenleri mükâfatlandıracaktır.

    Evet ayetten de anlaşılacağı üzere sadece bir elçidir. Allah'ın elçisi ve görevi sadece tebliğ etmektir. Onu yücelteceğiz derken farkında olmadan Allah'ın yanına koyuyoruz ki bu çok yehlikelidir.Evet peygamberimizi seveceğiz, insan olarak da üstündür ama Allah'ı sever gibi seversek bu gizli şirktir ve peygamberimize saygısızlık olur.

    Her zaman söylediğim gibi ana tema şudur; gizli açık bütün şirklerden kaçınmak zorundayız. Allah'a hamd, Hz.Muhammed'e selam olsun. Sana da sevgiler kardeş :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Aslında Namazın kılınışı Kur'anda da vardır ama biz bunu göremeyebiliriz Neden mi? Çünkü arapça bilmiyoruz. Türkçeye çevirirken anlamları kaydırarak çeviriyorlar neyse ki, Abdülaziz bayındır çok güzel bir şey yapıyor, Kur'anı Kur'anla açıklamaya, analiz etmeye çalışıyor çok faydalı sonuçlar çıkacaktır ortaya buna inanıyorum."

      Bak sevgili kardeşimi burda kendin de diorsun çevirilerdeki anlam kaymaları yüzünden belki biz anlamıoruzdur die ama akabinde de gene çevrilmiş olan kuranı baz alan birini, kuranı doğru yorumluor die örnek veriorsun. Bu savunduğun şeye sağlam bir dayanak oluşturmaz çünkü hepimiz çevrilmiş olan kurandan yola çıkarak hareket edioruz.

      Çeviri işi ile meşgul olmuş herkes kabul eder ki iki dil arasında birebir çeviri söz konusu olamayacaı gibi, bir metnin yazıldığı dönem de önemlidir. Gramer zamanla deişiklik gösterebilir, bir kelimeye yeni veya yan manalar yüklenebilir, ya da bir kelime kökünden başka kelimeler türetilebilir. Bu nedenlerden dolayı da bir cümleyi, başka bir dile çevirirken, cümle içindeki kelimeleri çevirerek, cümle yapısını da çevrilen dile göre ayarladığımızda elde edilecek tercüme edilmiş cümlenin manası, esas cümleden farklılık gösterebilir. Her dil için söz konusudur bu. O nedenle cumhuriyet döneminde kendisinden kuranı tercüme etmesi istenen hamdi yazır sadece birebir çeviri deil tefsirli çeviri yapmıştır ki kendisi hem arapça konusunda hem de islam konusunda oldukça donanımlı bir zat olmasına rağmen tefsirinin önsöz kısmında " be hey sersem Kur'anın tercümesimi olurmuş " demiştir. Gene cumhuriyet döneminde hamdi yazırdan önce mehmet akiften istenmiştir kuranın tercüme edilmesi ama mehmet akif de birebir çevirinin anlamı karşılamayacaından endişe etmiş olacak ki, cürüm altına girmemek adına yaptığı çeviriyi teslim etmeip yakmıştır.

      Burda esas demek istediğim kuran tercümesi adı altında, piyasada rahatlıkla bulabileceimiz, nerdeyse kurandaki sayfa sayısı ile eşit sayfa sayısına sahip olan meallerin yetersiz oluşu. Tercüme yapanın her sayfadaki 2-3 dip notuyla da kuran daha anlaşılır olmaktan uzak. Ve bahsini ettiğimiz herhangi bir kitabın çevirisi deil, bize klavuz olarak gönderilen kuranın çevirisi. Bu nedenle bizim için aslolan, cümlelerin anlam karşılıkları deil ifade ettikleri manalar olmalı, işte bu nedenle hamdi yazır gibi bir alim bile 9 cilt halinde sunmuştur tercümeyi ve hala daha iyi bir tercümenin yapılmadığı söylenmekte çünkü çeviriyi sadece arapça bilenler bile yapabilir ama tefsiri yapmak için aynı zamanda islam dinine de hakim olmak gerekir, o nedenle de hem zordur, hem de sorumluluk altında bırakır çeviren kişiyi. Ve tefsirlerde sahih olduğuna kanaat getirilen hadislerden yararlanılır, rastgele hadis seçerek deil, ayetlerin anlamlarını pekiştirip, soru işaretine mahal vermeyecek, sahih olduğuna büyük islam alimlerinin kanaat getirdiği hadisler seçilir.

      Uydurma hadisler elbette var, buhari 200.000 hadis derledi ama hadis ilminde otorite olarak gösterilecek eserinde sadece 4.000 tanesine yer verdi. Kuran ayetleriyle çelişecek, haramları helal gibi gösterecek, dini yozlaştıracak, kafa karıştırıcak uydurma hadislerden onun kadar sakınan başka bir hadis ilimcisi olmadıından mezhepler her daim kavga halinde olsalar da hepsi buhariyi otorite olarak olarak kabul eder hadis ilminde.

      Demem o ki, hadislerin hepsini uydurmadır dierek vahhabi mantığı ile sünneti tamamen reddetmek islamla bağdaşmaz. Hadis ilmine hayatlarını adamış ilim adamlara, sırf islamı bozmaya çalışanlar da var die, bu münafık grup çounluğu oluştursa da, yalancı ya da menfaatçi demek büyük haksızlık. Kuran ile örtüşüp örtüşmediği konusunda her hadise kafa yormuşçasına, hadislerin hepsini yok saymak ise peygamber sevgisi olarak adlandırılamayacak kadar bencilce. Sana da sevgiler kardeş :)

      Sil
  12. Natas,

    Dinin kaynağı hadis değildir. Yalnız Kuran'dır. Allah böyle emrediyor ayetlerinde. Nokta.

    Dini anlamak için tefsire falan da ihtiyaç yoktur. Yeter ki ona sembol, buna mecaz deyip, tevil etme hastalığına tutulmadan, objektif ve vicdanlı bir şekilde bakabilelim ayetlere.

    Gercekelektronigin bahsettiği Abdülaziz Bayındır fıkıh profesörüdür. Meal baz alan birisi değil.

    Ayrıca bu mesaj vesilesi ile herkese Yaşar Nuri mealini öneriyorum.

    Parantezlerle yorum katmıyor ve bir kelimenin 10 anlamı varsa 10 tanesini de veriyor. Bu sayede okuyucu Kur'an'ın bu hikmetinden mahrum kalmıyor.

    Yaşar Nuri'nin Felak Suresi mealini bir okuyun anlayacaksınız demek istediğimi:

    Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla...
    1 De ki: "Yarılan karanlıktan çıkan sabahın Rabbine/yarılışlardan fışkıran oluşun Rabbine sığınırım!
    2 Yarattıklarının şerrinden,
    3 Çöktüğü zaman karanlığın/gelip çattığı zaman göz perdelenmesinin/tutulduğu zaman Ay'ın/battığı zaman Güneş'in/taştığı zaman şehvetin/soktuğu zaman yılanın/ümit kırdığı zaman musibetin şerrinden!
    4 Düğümlere üfleyip tüküren üfürükçülerin şerrinden!
    5 Kıskandığı zaman hasetçinin şerrinden..."

    Selametle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Ayrıca bu mesaj vesilesi ile herkese Yaşar Nuri mealini öneriyorum."

      Moda oldu ilahiyat fakültesinde okuyup, bi de üstüne akademik kariyer yapan herkesin sözüne, alimdir deip inanmak, icraatine de doğrudur deip güvenmek. Bu bahsettiğin zat bir dönem tvlerde kuranın açıkça detayına kadar tarif ettiği örtünmeyi bile kafasına göre yorumlamış, " ayak yere vurduunda neresi hareket ediorsa, orasıdır mahrem yeri, bacaksa erkekte de bacak var, mahrem sayılmaz " dien bir zat. Bu zatın yaptığı çeviriyi okuyup itimat etmek için islam dininin kaynağı kuranla örtüşmesi gerekir söylemlerinin. Ha bu arada her fıkıh profesörü en doğruyu da bilmek zorunda deil arkadaşım, özellikle dinbilim, en fazla içine yorum katılmış bilimdir ve bu yorumlardan en çok 19.-20. yylarda nasibini almıştır islam.

      "Dinin kaynağı hadis değildir. Yalnız Kuran'dır. Allah böyle emrediyor ayetlerinde. Nokta. "

      Dinin kaynağı hadistir demedim hiç bir yorumumda, kaynak kurandır dedim hep. Hadisler için ise yardımcı unsur dedim. Bir kelimenin manası kuran ise, sahih hadisler de pekiştireçleridir bu mananın. Aklı başında kimse de kuran dururken bir tek hadislerle islamı yaşamaya kalkmaz. Ve arkadaşım, hiçbir zaman da "bitti, nokta" diecek kadar kesin hükümlü olunmaması gerekir çünkü bizim görebildiğimiz görüş alanımız kadar, düşünebildiğimiz de aklımızın alabildiği kadardır ve yanılma payımız insan olduumuzdan dolayı her zaman mevcuttur ki benim için de geçerlidir bu.

      Son olarak, hadisler 150-200 sene sonra yazılmaya başlandı die, aradan geçen zamanı gerekçe gösterip, hepsi tahrif edildi die bir savunma içine giriorsan, o zaman yazılı tarihteki olaylara da güvenmeyeceksin çünkü olay sırasında bile yazılsa o tarih, aktaran kişinin bakış açısı yansıyacaından gerçek olmayabilir. Menfaat güderek tahrif etmek bir tek dinde olmamıştır zira. Başka bir başlığında laikliği savunan sen, laikliğin hangi düşünceyle zaruri kılındıını okuduun kitaplardakini ezberleyerek savunmuor olsan, sanki o ilke benimsenirken, benimseyen kurumdakilerin akıllarından geçeni bir monitöre bağlayıp da izlemişçesine, emin olmazdın kendinden. Başlıklarından birinde sadece kurana uyulacak, tek klavuz kurandır diorsun ve kuranla ilgisiz, kul sözü dediin hadisleri savunanları acımasızca eleştiriorsun ki o hadislerden sahih olanlar kuranı otorite olarak gösterir; bir dier başlığında ise kuranla alakası olmayan bir kul sistemini savunabiliorsun. Kendinle çok çelişiorsun arkadaşım.

      Sil
  13. antispiritualist arkadaş;
    Sünnet: Peygamber (sav) in söz fiil ve anlatım bütünlüğünü ifade eden terimdir. Söyledikleride hadistir. Sünneti ve hadisi inkar etmek Peygamberimizi devre dışı bırakmaktır ki bu da dinin bir kısmını yok saymaktır. Kuranı gerçek manada kaynak aldığın zaman hadis ve sünnette gerçek anlamını bulur.
    Sünnet, Peygammer (sav) in insani olarak şahsına özel yaptığı şeyler değildir. Peygamber olarak, Allahın hükümlerini yani Kuranı, yine Kuranın kuralları doğrultusunda pratize etmesidir. Din için yaptığı, uyguladığı bizlere ulaşan hal ve hareketleridir. Peygamberimizin kişisel yapmış oldukları bunun dışındadır ve bunu inkar etmek, Peygamberimizi inkardır.
    Sahih diye kitaplarda yer etmiş bir çok hadisin Kurana açıkça ters olduğu görülmektedir. Peygamberimizin Kurana ters bir şey söylemesi mümkün değildir. BURADA BİZLERE DÜŞEN HADİSLERİ, KURANI KAYNAK ALIP İNCELEMEKTİR, yapılması gerekende budur. Birkaç kanı bozuğun yapmış olduğu oyunlar neticesinde asıl gerçek hadisleri ve sünnetleri yok saymak bugün suudi arabistanın düştüğü duruma düşmek demektir.

    YanıtlaSil
  14. ayrıyetten hem laikliği savunup hemde islamın getirdiği hükümlerin geneli olan şeriat hükmünü savunman enteresan, anlayamdık seni..

    YanıtlaSil
  15. Sevgili Natas kardeş,

    iki tane yanlış anlama durumu olduğundan şöyle bir cümle kullanmışsın;

    ''..akabinde de gene çevrilmiş olan kuranı baz alan birini, kuranı doğru yorumluor die örnek veriorsun.''

    Birinci yanlış anlama olayın benim söylediğimden değil de gördüklerinden olmuş, bahsi geçen kişi Abdulaziz bayındır, çevrilmiş Kur'anı baz almıyor, kendisi çevirerek okuyor tabi benim daha çok beğendiğim işi, gramer yapısına kadar didik didik edişidir ki bunun sonucunda Kur'an daha iyi anlaşılacak.Kendi yanlışı var ise de bu çalışma sayesinde görür ve düzeltir.

    İkinci yanlış anlama olayın ki aslında daha öyle bir şey yok ama ben bazı zanları önlemek adına bir açıklama yapmış olayım;

    Bizim toplumumuzda sık görülen birini aşırı yüceltme, falancacı olma gibi değerlerim yok. Yani bu konuda Abdulaziz hoca iyidir iyi derim, başka konuda atıyorum yaşar hoca iyidir o konuda da ona iyi derim yani ben falanca hocacı değilim, ne fanatik dışlarım ne de fanatik bağlanırım.

    Eğer sen de bu bağlamda bakarsan olaya sonuca çabuk ulaşırsın.

    İnsanların Kur'anın anlaşılmayacağı, tamamen olanaksız olduğu fikirlerine her zaman karşı çıkmışımdır. Eğer bunu iddia etmeye devam edersek, o zaman

    -E Kur'anda her şeyi anlaşılır kıldık diyor (haşa) yalan mı söylüyor Allah?

    diye sorarlar adama.Zaten inananın çelişkisi daha tehlikelidir, o çelişki hem inananın hem de ateistin ayaklarını iyice kaydırır. Ateistin çelişkisi ise sadece ateistin ayağını kaydırır.

    1-Her ne kadar bazı ayetlerde anlam kayması yapsalarda çevirilerde, genel anlamda Kur'an gayet anlaşılır bir şekildedir.

    2-Sürekli tefekkür halinde olan ve Kur'anı sürekli anlamaya çalışan adama ise Allah o anlam kaymaları sonucunda gözden kaçan detayları öğretir. Öyle olmasa Kur'andan nasıl sorumlu tutulabilirdik ki? Bir de düşünün çoğunlıkla uydurmalarla donatılmış incili okurken bile Allah hakkında sağlam bilgiye ulaşan ve doğru din arayışına çıkan insanların hikayeleri internette doluyken, Bizim kalkıpta Ya çeviriler doğru değil biz bunu bilemeyiz dememiz mümkünmüdür?

    Hem anlamı kaydırılan ayetlerin sayısı da azdır. Ayrıca olsun da sadece namazın haccın sayısını bilemeyelim de biraz fazla kılalım ne çıkar? Kur'anı arkasına atıp gitmiş müslümanlar. İşte mesele budur.

    Hadi bunlar da ayrı bir teknik detay olsun :)

    Sevgiler.

    YanıtlaSil
  16. Sevgili SuGaRMaN777,

    En azından ben kendi görüşüme dayanarak söyleyeyim, evet hadislerin tamamı yanlıştır diyemeyiz,Hadisleri Kur'anı kaynak alıp incelenmesi gerektiği görüşüne ben de hem fikirim ancak öyle sıkıntılı bir toplumda yaşıyoruz ki,adam bunu söylediğimizde, yani Kur'an ışığında hadisin incelenmesi olayını peygambere hakaret sayıyor hadi açıkla bu adama.

    Ha ama şunu da altını çizerek söylemek gerekirse, hiç hadise bakmadan sadece Kur'anla yürür mü bu gemi?

    YÜRÜR

    Ama efendim sünneti mi terkedeceğiz, demeden önce :) şunu ortaya koymak gerekir ki,

    PEYGAMBERİMİZİN SÜNNETİ KUR'ANDIR, O MUHAMMED (Allah'hın selamı olsun ona) YAŞAYAN KUR'ANDI.

    Kur'ana uymak demek sünnete uymaktır.

    Laiklik sorusuna gelince, genelde insanlar laikliği dinsizlik veya islam karşıtı bir kavram olarak görür ki ülkeyi mahvetmek isteyenler (bu sade bizim ülkemizle sınırlı değildir) öyle lanse etmişlerdir.

    Nas suresine ve diğer ayetlere baktığımızda şeytanla ilgili iki kavram öğreniyoruz;

    -Cin şeytanı
    -İnsan şeytanı

    Bunlar kısaca insanı saptırırlar, vesveseler, kuruntular sokarlar bunlar iblisin hizmetkarıdır. Şimdi iblise bir bakalım;

    Araf suresi 16

    İblis dedi ki: Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım.

    Allah'ın doğru yolu nedir?

    DİNDİR

    Yani diyor ki senin dinini kullanacağım. E ne için? İnsanları saptırmak için

    Peki bu görevi en iyi hangi şeytanlar yapar?

    Din adamı, dinci görünümünde insan şeytanları.

    Peki bu adamların ülkeyi yönetmesi ne kadar doğru olur? Bakın ben müslüman oldum diyen ingiliz ajan Lawrence yi biliyoruz ama iş işten geçtikten sonra.

    Böyle adamların ülke yönettiklerini bir düşünsenize,

    O yüzden denmiş ki, din adamı halkın din eğitimini üstlensin onları iman konusunda yönlendirsin, siyasetçide ülke yönetsin. Olay budur din dışı değil dine de uygundur.

    Sevgiler

    YanıtlaSil
  17. "Birinci yanlış anlama olayın benim söylediğimden değil de gördüklerinden olmuş, bahsi geçen kişi Abdulaziz bayındır, çevrilmiş Kur'anı baz almıyor, kendisi çevirerek okuyor tabi benim daha çok beğendiğim işi, gramer yapısına kadar didik didik edişidir ki bunun sonucunda Kur'an daha iyi anlaşılacak.Kendi yanlışı var ise de bu çalışma sayesinde görür ve düzeltir."

    Bak güzel kardeşim, ben çeviri işinin nasıl yapıldıını sana geniş geniş izah etmiştim. Her arapça bilen, islamı da kolayına geldiği gibi anlayanların çıkıp çıkıp çeviriler yapması. Piyasada bir sürü farklı kuran çevirileri var, bazı çeviriler biribirine de uymuor, ahmet bir cümleye başka mana yüklemiş, mehmet başka. Ahmetin çevirisini kendine daha yakın bulan ahmet iidir dior, mehmetin çevirisini kendine daha yakın bulan mehmet iidir dior. E peki islam herkese göre iyi olması gereken bir kitap deil mi? Ben şuçuluk, buculuk asla yapmadım, şunu okuyun, bunu okuyun gibi reklamlar da yapmadım çünkü her şeyi okumak gerekir ama herşeye inanmak gerekmez. Kişisel söylemleri islamla bağdaşmayan birinin islamla ilgili söylemlerine itimat etmem, her müslüman gibi yaşayanın söylemlerine de dikkat etmem. Benim kıstasım kurandır, anlamadıım yer olunca sahih olduuna kanaat getirilmiş hadislere bakarım, ne ahmete ne mehmete bakmam. Çünkü ahmet ve mehmet sadece insandırlar, ama peygamber sıradan bir insan deildir. Hayatı sıkıntılarla, sürgünlerle geçtiği halde sadece allah demiş, asla kurandan sapmamış, her daim doğruyu söylemiş, kimseden korkmamış, kimseye boyun eğmemiş örnek bir insanın bir ayete getirecei yorum kişisellikten uzak olur, kuranın içindeki ayetlerle de asla çelişmez. Ha belki hadisler de çevrildi, nasıl güveneceksin dersin, allah bu aklı bana sadece okuyup ezber yapaım die deil, doğruyu bulaım die verdi deil mi? Kuranla çeliştiini düşündüüm bir hadise de fanatiklik edip hadistir, kutsaldır demem, en basitinden senelerce tartışılmış recm konusundaki hadisleri asla baz almam, zira kuranda recm die bişey yok. Ama zekat var ve miktarı tartışılmış hep, normaldir, kimse malını bol bol daıtmak istemez. Eğer kuran ölçüt getirmediyse kafama göre veririm ben mantığı güdülür. Orta halli bir adam 10 milyar biriktirip 2 milyarını zekat olarak verebilir, dier yanda 100 milyar biriktiren bir adam 1 milyarı yeterli görebilir. E şimdi bunların ikisi de farzı yerine getirdi die mükafatları aynı mı olacak? Üniversite sınavına günde 6 saatini ayıran biriyle 2 saatini ayıran birinin elde edecekleri sonuç elbette bir olmaz. Sen 2 saat çalışıp gene herhangi bir bölüme yerleşebilirsin, 6 saat çalışan daha iyi bir bölüme yerleşir. E şimdi diebilir misin ki, önemli olan sınavı kazanmaktır, fazla çalışmak sadece yüktür die? Sahih olduuna kanaat getirilen, her aklın da kuranla çelişmediine kanaat getirebilecei hadislere uymak, sınava daha çok çalışmaya benzer bana göre.

    YanıtlaSil
  18. "-E Kur'anda her şeyi anlaşılır kıldık diyor (haşa) yalan mı söylüyor Allah?

    diye sorarlar adama.Zaten inananın çelişkisi daha tehlikelidir, o çelişki hem inananın hem de ateistin ayaklarını iyice kaydırır. Ateistin çelişkisi ise sadece ateistin ayağını kaydırır."

    Kuran yalan sölüor demek deildir kuranda net ifade edilmemiş bazı durumları hadislere bakarak netleştirmek. Namaz, hac, zekat gibi ibadetleri örnek verebilirim net ifade edilmemiş durumlara. Nasıl yapılacaı açıkça belirtilmior kuranda. E ben peygamberin uyguladığı gibi uygulasam islama uymamış mı olurum? Peygamber örnek bir insan, onu örnek alsam kuranı reddetmiş mi olurum? İslamın şartlarını peygamberin uyguladıı gibi uygulamak, peygamberi allahtan önemli mi yapıor? Ehl-i sünnet, ibadette ve kurana teslimiyette peygamberi örnek aldı die peygambere tapıor olmaz, peygamber bile allaha taparken ehl-i sünnetim dien peygambere tapamaz. Yalan yanlış kuranla bağdaşmayan şeyleri islamın içine sokanlar ehl-i sünnetim dese de ehl-i sünnet deildir zaten. Gerçek müslüman da harekette allahın peygamberinden başkasını örnek almaz, kimseyi kutsallaştırmaz.

    "Kur'ana uymak demek sünnete uymaktır."

    Bunun tersi de doğrudur. Sünnette kurana uymayan, insanı saptıracak şeyler olmaz. Sünneti saptıranlar hep çıkmış ama daha önce de dediim gibi, allah bu aklı, ağırlık olsun die vermemiş.

    "Laiklik sorusuna gelince, genelde insanlar laikliği dinsizlik veya islam karşıtı bir kavram olarak görür ki ülkeyi mahvetmek isteyenler (bu sade bizim ülkemizle sınırlı değildir) öyle lanse etmişlerdir."

    Bak güzel kardeşim, laikliğin tanımını hepimiz bilioruz, din ve devlet işlerinin ayrı tutulması. Ya allah aşkına bana kurandan bir ayet göstersene insanlara hükmedecek kanunları insanlara yaptırmayı serbest bırakan. Her konunun içine ayet serpiştirmeyi biliorsunuz da bu konuda neden ayet örnek göstermiorsunuz? Ben sana ayet gösteriim burda:

    “ Onlar Allah’ın indirdiğinden başka bir nizam mı arıyorlar ? Halbuki göklerde ve yerde ne varsa hepsi ister istemez O’na boyun eğmiştir. Ve bir gün O’na döndürülüp götürüleceklerdir. “
    ALİ İMRAN : 83.AY.

    “ Öyleyse aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet ve sana gelen haktan sonra onların heva ve arzularına uyma “
    MAİDE : 48.AY.

    "Her kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendisidirler.Her kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerin ta kendisidirler.Her kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar fasıkların ta kendisidirler."
    MAİDE : 44.45.47.AY.

    “ …. Kafirler zalimlerin ta kendileridirler ….. “ “ …. Kafirler fasıkların ta kendileridirler …. “
    BAKARA : 254

    "........ Allah'ın ayetlerini eğlence edinmeyin. Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve size öğüt vermek için indirdiği kitabı ve hikmeti hatır-layın. Allah'tan korkun ve bilin ki, Allah herşeyi hakkıyla bilendir “
    BAKARA :231.AY.

    “ Ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyde hüküm vermek Allah’a aittir….. “
    ŞURA : 10.AY.

    “ Biz sana kitabı hak ile indirdik ki,insanlar arasında Allah’ın sana gösterdiği şekilde hüküm veresin……… “
    NİSA : 105.AY.

    YanıtlaSil
  19. Allah, benim hükmüm kurandır dior arkadaşım. Devlet işi sadece siyaset demek deildir. Uymak zorunda olduumuz anayasa ve kanunları devlet uygular. Geçenlerde internette dolaşırken bir yazı gördüm. Der spiegelde çıkmış bu yazı:

    "Türk Ne Demektir?

    İsvicrden Alınan Adına Medeni Denen Kanunlara Göre Dogan Büyüyen Evlenen İtalyadan Alınan Ceza Kanunlarına Göre Sorgulanan Yargılanan Cezalanan Almanyadan alınan Ticaret Kanunlarına Göre alışverişini düzenleyen Fransadan Alınan Egtim Kanunlarına Göre Tahsilini ve Terbiyesini Gören Amerıkadan Alınan Kanunlara Göre Askerlık Görevini Yerine Getiren İslamdan Alınan Kanunlara Göre Mezara Konulan Köksüz İnsan Demektir..

    Kaynak : Alman Der Spiegel Dergisi"

    Sen şimdi fanatik milliyetçilik yapıp " türkün türkten başka dostu olmaz elbet, hepsi bizim kötülüğümüzü istior " diebilir misin bu yazıya bakıp? Doğru deil mi arkadaşım bizim avrupa karması bir kanun sistemimizin olduu? E peki kuran ne dior: " Allahın indirdiği ile hükmet."
    İsviçre medeni kanunu allahın indirdiğine uyuyor mu, italya ceza kanunu allahın indirdiine uyuyor mu vs vs. Elbette uymuor, hrıstiyan ülkeleri kanunlarını kurana göre oluşturmadı. Sana başka bir yorum daha laiklikle ilgili:

    "Din ile devletin ayrılması Yahudi ve Müslümanlıkta imkânsızdır. Çünkü her iki dinde de din insanların yirmi dört saatini ayarlar. Sadece devletle olan ilişkilerini değil özel hayatlarını, nasıl yiyip içeceklerini, nasıl temizleneceklerini, karı-koca arasındaki ilişkiyi ve tabii ki devletle olan ilişkiyi ayarlar.

    İlber Ortaylı"

    Peki sen ne demişsin arkadaşım, bir bakalım:

    "O yüzden denmiş ki, din adamı halkın din eğitimini üstlensin onları iman konusunda yönlendirsin, siyasetçide ülke yönetsin. Olay budur din dışı değil dine de uygundur."

    Kuranın neresinde yazıor ya böle bişey? Yukarda yazdığım ayetler, kuran ayetleri, kul uydurması deil arkadaşım. İnsanın başka bir insana üstün kılmamış allah, tüm insanlar allahın gözünde eşitken adil dediğimiz allah nasıl bazı kullara dierlerini yönetecek kurallar koydurabilir? Nasıl bazılarını dierlerine üstün kılabilir? Eğer allah bazılarına, çounluğu yönetecek haklar verdiyse, o allah nasıl adil olabilir? Ateizmin trend haline gelmesine sebep olan sadece sizin gibi düşünenlerin yürüttükleri mantıkımsı şeylerden başka bişey deil. İki sözünden biri, bazen ikisi de allah olanların yüzünden islamiyet bu kadar ayaklar altına alınır oldu, islamiyeti bozanlar hep kula da ayrıcılık verilmesini meşrulaştıranlar ve bunu savunanlar oldu. Şeriat dediimiz şey aynı zamanda islam hukukudur, kurana göre hükmetmektir. Suudi arabistan, iran vs vs şeriatı doğru uygulamadı die kabahati şeriata atamazsınız. Kurana inanan biri şeriate de inanmak ve uymak zorundadır. Sen hem "kuran benim rehberim" deip, hem de insan yazması kurallara gereklidir diemezsin. İnsanlara hükmetmek sadece allaha mahsustur, başka bir takım insanlara deil.

    YanıtlaSil
  20. söyleyecek birşey bırakmamışsın natas :)

    YanıtlaSil
  21. Sevgili kardeşim,

    Önce din ve devlet mevzusundan başlayalım.Kur'anın hiç bir yerinde din ile devleti yönetin yazmaz. Şunu dersen sana katılabilirim ''devleti inançlı insanlar yönetsin'' buna eyvallah ama bunda da hangi kıstaslara bakmalıyız? Bir adamın gerçekten inançlı olduğunu nereden anlarız?

    Anlayamayız çünkü kalplerin özünü sadece Allah bilir, biz değil.

    Laikliği açıklarken amacım Kur'anda laikliğin tanımının geçtiğini ima etmek değildir. O zaman şu şekilde anlatayım Laiklik tedbirdir. Verdiğim ayette anlamış olacağınız üzere Allah'ın doğru yolunun üzerine oturan kafirlerin, münafıkların, şeytanların, müslüman kılığına girerek, müslümanları yönetmesini engellemek için alınan tedbirdir. Yani dini bir uygulama değil insani bir çabadır. Bu tür blogların siyaset konuşulan yer olmasını istemediğimden detaylı örnek vermiyeceğim ama üstü kapalı söylemek gerekirse, bu gün dünyada bir çok müslüman ülkelerde müslüman görünüp ama kafirlerle işbirliği yapan devlet yöneticileri var. Bak hemen siyaset sınıfına girmeyecek bir örnek vereyim;

    Hac ibadeti sırasında şeytan taşlama ritüeli vardır ve ta peygamberin döneminden beri orada taşlanan dikili taşın değiştirildiğinden haberiniz var mı? Günümüzde deccal sistemi olarak tanımlanan illuminati senaryosunu yazanların tapındığı dikili taşı kim kimin talimatıyla değiştirmiş olabilir? Kabenin içerisinde kapının arka yüzeyine bu gizli şeytanilerin tapındığı tanrı tasvirlerini niçin işlemiş olabilirler? Halbuki Hz.Muhammed kabeyi putlardan temizlememişmiydi?

    Bu ülkeyi yönetenler müslüman değil mi? Bu konu için onaltıyıldız.com da yeni mekke isimli iki tane makale var bakabilirsin.

    Allah'ın nizamı değişmez bunun aksini iddia edemeyiz. Şunu da ekleyelim ki, Allah'ın iki kitabını da okumuyoruz malesef.

    İki kitap???

    Evet iki tane kitabı vardır Allah'ın biri Kur'an diğeri evrenin kendisidir. Ve Allah, onu okuyalım diye Kur'anda sürekli kafanızı etrafa çevirip bakın, hayvanlara bakın bitkilere bakın orada sizin için ayetler vardır diyor.

    Peki o kitabı nasıl okuruz?

    Bilimle.

    Osmanlıda ilim değerliydi o yüzden kalkındı adamlar, biz arkamızı döndük battıkça batıyoruz. Batı Allah'ın bu kitabını iyi okuduğundan ayakta kaldı.

    Şunu diyebilirmiyiz? Akla ve bilime uygun herşey Allah'ın nizamının bir parçasıdır.

    Deriz/ diyebiliriz.

    O yüzden laiklik de bu anlamda Allah'ın nizamına uygundur DİNSİZLİK OLARAK VEYA DİNSİZLİĞİ YAYMAK AMACIYLA KULLANMAMAK ŞARTIYLA

    O dinle kandırıp müslümanın ayağını kaydıran ama aynı zamanda müslüman gözüken, şeriatı uyguluyor gözüken, şeriatı getirmeyi vaad edip ama getimekyip ayak kaydıracak olan dinci müslümanı asla yönetmemeli bunun için araçtır laiklik. Biri laik olmayı dinsiz olmak zannedip dinsiz oluyorsa laikliğin suçu ne?

    Evet cumhuriyet yeni kurulurken o zaman şartları içerisinde hukuk kanunları batıdan alındı ama şu anki hukuk kurallarımız o kanunlar değil üzerine kaç kere değişim gösterdi, her gelen değiştirdi. Bu günkü batının kanunları da belki eski kanunlarıyla aynı değildir kim bilebilir. Ama o dönemdeki kanunlar;

    1-Zaman içerisinde ihtiyaçların gerekleriyle şekillendiğinden hükümler ilahi nizama büyük ölçüde aykırı değildi (istisna olanlar hariç tabiki) Bazen Allah kafire de doğruyu söyletir / yaptırır

    2-O kanunlar olduğu gibi alınmadı, oradan esinlenerek ülkemizin inanç, sosyal v.s değerlerine uygun olarak oluşturuldu.

    YanıtlaSil
  22. Ha hep öyle kalması gerekmiyordu illa ki çağın ihtiyaçlarına göre bu sefer de biz alıntı yapmadan ki artık ülkeye düzeni kurduk kendi yetiştirdiğimiz hukukçularla yenilememiz gerekiyordu malesef öyle olmadı o da ayrı bir konu.

    Şunu da dip not olarak vereyim; Allah bize adaletli olmayı emrediyor, bunu dini ritüelle yap demiyor ADALETLE HÜKMET diyor bu hukukla da yapılır ki yapılıyordu eskiden idam vardı, cezalar ağırdı medyada suçu öven yoktu.

    AMA GÜNÜMÜZDE BU BÖYLE DEĞİL E böyle değilse suçlu laiklik mi? O dönemde batıdan esinlenilen hukukta mı? O hukuku ülkeye yerleştirende mi?

    Yoksa

    Günümüzdeki işe yaramaz haline gelinceye kadar değiştire değiştire kuşa çevirenler de mi?

    Kur'ana öncelik tanıma, Kur'ana göre iş yapma konusunda seninle hemfikirim. Şunu da bilin ki Kur'an devlet yönetimi el kitabı değildir Bireyin /müslümanın hayatını düzenlemek üzere gönderilmiştir. Eğer bir yönetici insan fıtratını inceleyen bilimi (psikoloji) dikkate alarak ki o bilimi de fıtratı da yaratan ALLAH'TIR yönetim uyguluyorsa bu Allah'ın nizamına uygundur YETER Kİ İNSANLARA ZULÜM VE DİNDEN KAYDIRMA AMAÇLI KULLANILMASIN.

    İlmin mutlak sahibi ALLAH'TIR

    Sevgiler

    YanıtlaSil
  23. DEVAMI

    Ha hep öyle kalması gerekmiyordu illa ki çağın ihtiyaçlarına göre bu sefer de biz alıntı yapmadan ki artık ülkeye düzeni kurduk kendi yetiştirdiğimiz hukukçularla yenilememiz gerekiyordu malesef öyle olmadı o da ayrı bir konu.

    Şunu da dip not olarak vereyim; Allah bize adaletli olmayı emrediyor, bunu dini ritüelle yap demiyor ADALETLE HÜKMET diyor bu hukukla da yapılır ki yapılıyordu eskiden idam vardı, cezalar ağırdı medyada suçu öven yoktu.

    AMA GÜNÜMÜZDE BU BÖYLE DEĞİL E böyle değilse suçlu laiklik mi? O dönemde batıdan esinlenilen hukukta mı? O hukuku ülkeye yerleştirende mi?

    Yoksa

    Günümüzdeki işe yaramaz haline gelinceye kadar değiştire değiştire kuşa çevirenler de mi?

    Kur'ana öncelik tanıma, Kur'ana göre iş yapma konusunda seninle hemfikirim. Şunu da bilin ki Kur'an devlet yönetimi el kitabı değildir Bireyin /müslümanın hayatını düzenlemek üzere gönderilmiştir. Eğer bir yönetici insan fıtratını inceleyen bilimi (psikoloji) dikkate alarak ki o bilimi de fıtratı da yaratan ALLAH'TIR yönetim uyguluyorsa bu Allah'ın nizamına uygundur YETER Kİ İNSANLARA ZULÜM VE DİNDEN KAYDIRMA AMAÇLI KULLANILMASIN.

    İlmin mutlak sahibi ALLAH'TIR

    Sevgiler

    YanıtlaSil
  24. Zaten peygamber de Kur'anı yaşamıştı, Kur'anı yaşarsak sünneti yaşamış oluruz ancak sünnet diye önümüze konulanı yaşarsak ne sünneti ne de Kur'anı yaşamış olmayız. Çünkü sen ne kadar süzersen süz yanlışa düşme ihtimalinden kurtulamazsın.

    Bak şöyle bir şey söyleyeyim;

    Bir insan Kur'ana uygun söz söyleyebilir, diyelim ki söyledi ama onu kayıtlara kendi sözü değil de Hz.Muhammedin sözü diye geçirdi. Ama söz Kur'ana uygun. Sen de aldın Kur'anla analiz ettin baktın ki Kur'ana uygun ve dedin ki,

    -Tamam bu sahih hadistir çünkü Kur'ana uyuyor

    E kardeş bu durumda Hz.Muhammede iftira/ yalan söz isnat etmiş olmazmıyız? E çünkü onu Hz.Muhammed demediki ama Kur'ana da uygun !!!???

    Amam tekrar diyorum uygulamayla gelen namazın nasıl kılınacağı, haccın nasıl yapılacağı gibi konular da bir sıkıntımız yok onlar bir kaç konudur. Öte yandan diğer konular çeviriler ne kadar eğri büğrü olsa da tamamen anlaşılır bir durumdadır.

    Ayrıca Abdülaziz hocanın (tabi bu arada kimsenin fanatiği değilim) yaptığı işlerden biri de, Kur'andaki bir ayeti açıklayabilmek için ilgili başka ayete baş vuruyor olmasıdır. Başka bir deyişle ayeti ayetle açıklamaya çalışıyor.

    Ayette dediği gibi ''biz HİÇ BİR ŞEYİ eksik bırakmadık'' hiç bir şeyden ne anlaşılır? HER ŞEY AKLA GELEBİLECEK HER ŞEY O zaman aslında yok dediğiniz şeyler de orada var.

    Her arapça bilen çeviremez diye bir şey yok, o dilin dilbilgisi kuralları ve gramer yapısını bilen herkes sağlıklı çevirebilir. Ama burada asıl sorun şudur, çeviriyi yapan amcalar kendi dillerinin yapısını iyi bilmiyor mesele burda. Yoksa Kur'an tam anlamıyla çevrilemez diye bir şey yok.

    İşte bir de bu açılardan bakılırsa olayın iç yüzü daha da netleşir diye düşünüyorum

    Sevgiler

    YanıtlaSil
  25. Selam yeniden,

    Sevgili gerçekelektroniğin yazdıklarına katılıyorum. Bilhassa da laiklik konusundaki söylemlerine. Laiklik dinin teminatıdır. Devletin dini olmaz. İnsanların dini olur.

    Ama tabi ki bence de bazı değişiklikler yapılmalı örneğin idam cezası geri gelmelidir. Lakin uygulamasında çok dikkatli olunmalı, ancak %100 kanıt olan durumlarda uygulanmalıdır. Aksi adaletle hükmetmek olmaz zaten.

    Laiklik Kuran'da bir müşrik davranışı olarak gösterilen recm (taşlayarak öldürme) cezasını uygulayan, sonra da bu iftirayı Allah'a isnad eden sistemlerden çok daha iyidir.

    Araf 28 Bir İĞRENÇLİK yaptıklarında şöyle derler: "Atalarımızı bu hal üzere bulmuştuk. Yani Allah EMRETTİ bize bunu." De ki: "Allah, edepsizliği/iğrençliği emretmez. Allah hakkında, bilmediğiniz şeyler mi söylüyorsunuz?"

    Daha önceki mesajlardan birinde hapis cezası sorgulanmıştı, Kuran'da olup olmadığı sorulmuştu. Bununla ilgili olarak Yusuf Suresi'nin okunmasını öneriyorum. Yusuf peygamber de İslam peygamberidir ve onun toplumunda bu ceza vardır, ayetlerde geçer. Ayrıca ayetlerde tüm suçların cezaları yoktur (örneğin tecavüz), genel hükümlerle adaletin sağlanması emredilir. Cinayette bile affetmeye teşvik vardır ama kısasın istenmesi de hoşgörülür.

    Yaşar Nuri konusuna gelirsek kendisi Arapça bilgisi çok iyi olan biri, tasavvuf hakkındaki görüşleri haricinde kıymetlidir. Kimse tek bir meale bağlı kalarak okumak durumunda değil Kuran'ı. Gereksiz işlere haddinden fazla zaman ayıran insanoğlu, yaşamının anlamını çözmek için de vakit ayırabilir, ayırmalıdır da.

    Dinin yazılı tek kaynağı vardır o da Kuran'dır. İkinci yazılı bir kaynağı yoktur Buhari, Muslim, Tırmızi gibi. Bunun dışında diğer bir kitap da arkadaşımızın da belirttiği gibi evren kitabı, evren ayetleridir. Bu da akıl vasıtasıyla, ilim sahiplerince okunur.

    "Ben hadisi ana kaynak kabul etmiyorum" demekle olmaz.
    Eğer ayetleri hadise nesh ettiriyorsanız bal gibi de hadisleri birinci, Kuran'ı ise ikinci kaynak olarak alıyorsunuzdur.
    Zinanın cezası apaçık ayetlere rağmen celde değil, recm'dir diyorsanız, altın erkeğe haramdır diyorsanız, bunu yapıyorsundur, dilinizle istediğiniz kadar benim ana kaynağım Kuran'dır deyin Allah'ı kandırmak mümkün değil!

    Selamlar

    YanıtlaSil
  26. Hep allahın doğru yolunun üzerine oturmuş, islami görüntü çizmiş kişilere kafirdir demişsiniz. Ewt doğru, dine tarikat, tasavvuf gibi paganist menşeeli adetleri, islamın içindeymiş gibi göstermek, islamı bozmaktan, allaha kafa tutmaktan başka bişey deil. Bunları yapanları şeyh ya da evliya edinmek, onların adına türbeler yapıp, bu türbelerden medet ummak da eski putperest mantığının islamın içine sokulduunu gösterir ki ayak olan da uyan da şirke düşmüştür, hemfikiriz o konuda. Ya da islamın mezheplere ayrılması da onaylanacak bir durum deil, zira "böl, parçala, yönet" mantığına hizmettir bu. Ama güzel kardeşim, tek kafir die sonuna kadar eleştirilmesi gerekenler bunlar mı? İslamın yoluna oturmadan, o yolu tamamen dışlayarak hükmedenler melek mi? İşte bu yoldakileri konuşmak siyaset oluor, tartışmaktan çekinilior, neden, çünkü yasalar dior ki " eleştiremezsin!". Eleştirenlerin de başlarına neler geldiğini senelerdir görüoruz zaten. Korku hissini baskın hale getirerek hükmetmekten kolayı yoktur, o korkuyu körükleye körükleye istediğin şablonu uygulayabilirsin ki kendi ülke tarihimizde sayısız örneği var bunun. Eğer bir koyun sürüsü haline haldiysek, sebebi de bu korku politikasından başka bişey deil maalesef.

    Laiklik konusunda ise laikliği dine uygun fetvaları vermek, bu laikliğin sözlük manasını bilmemekten başka bişey deil. Fransızca kökenli olan bu sözcüğün bir tek manası yok. Kuran tercümelerinde bir sözcüğün her anlamını verior die yere göğe sığdıramıorsunuz bazı kimseleri, ki bu yanlış deil, doğru olandır. Ama söz konusu din dışındaki konuların çevirisi olunca, aynı hassasiyeti göstermiorsunuz. Bu bir çelişki deil de nedir? Bakalım laikliğin türk dil kurumuna göre tanımı ne:


    "a. 1. Laik olma durumu, laisizm. 2. huk. Devlet ile din işlerinin ayrılığı, devletin, din ve vicdan özgürlüğünün gerçekleşmesi bakımından yansız olması, laisizm."

    Laik kelimesinin türk dil kurumundaki tanımına bakalım:

    "(l ince okunur) huk. Din işlerini devlet işlerine karıştırmayan, devlet işlerini dinden ayrı tutan."

    İşte bizim laiklik ve laik die bildiimiz bu. Peki bir de başka bir dilin sözlüğünden bakalım. Laik kelimesinin ingilizce karşılığı artık herkesçe bilinen bir sözcük: secular. Cambridge! in sözlüğüne bakalım nasıl tanımları varmış secular sözcüğünün:

    "not having any connection with religion". ( dinle hiçbir bağlantısı olmayan)

    Longman' ın sözlüğüne bakalım:

    "not connected with or controlled by a church or other religious authority." ( bir kilise ya da başka dini otoriteler tarafından kontrol edilmeyen ya da bunlara bağlı olmayan )

    Oxford' un sözlüğüne bakalım:

    "not connected with religious or spiritual matters." ( dini ya da ruhsal meselelere bağlı olmayan )

    Bizim sözlük olarak otorite kabul ettiğimiz sözlükteki "laik" manası ile çok farklı manalar görüldüğü gibi. Bir de laiklik demek olan secularism sözcüğüne bakalım. Acaba sadece din ve devlet ayrımı mı mana olarak başka sözlüklerde de die.

    "secularism

    1. The state or quality of being secular; a secular spirit; secularity.
    2. The tenets or principles of the secularists.
    3. a doctrine that rejects religion and religious considerations"

    3. maddenin tercümesi: Dini ve dini düşünceleri reddeden bir öğreti.

    Sormak istediğim şu; salat sadece duadır deip namazın da dua edilerek yerine getirilebilecek bir ibadet olduunu savunanlara, salatın tek manası dua deildir die karşı çıkarken, neden söz konusu başka bir yabancı kelime olduunda, sadece tek manasını ele alarak fanatikçe avukatlık yapıorsunuz? Nerde sizin çok yönlü düşüce anlayışınız? Laiklik din düşmanlığıdır dienleri neden konuyu anlamamakla ya da saptırmakla itham ediorsunuz?

    YanıtlaSil
  27. (devam)

    Bizde laiklik adeta bir tabu geldi, yıkılması, aşılması zaten anayasa yüzünden mümkün deil. Türk dil kurumu acaba neden bu kavramların sadece tek manasını yazdı die düşününce, kendi adıma, kasıt ararım. Laiklik anayasaya ilk kez 1937 yılında girdi türkiyede ve o dönem avrupa kıtasında toprağı bulunan devletlerden sadece üçünde laiklik anayasaldı. Birisi türkiye, biri sovyetler birliği, dieri de fransa. Tarihe bakınca da üç ülkedeki din reformları, ne tesadüftür ki birbirine çok benzer. Bu reformlar yapılırken din adamlarını katletmeleri, sadece halkın menfaati için mi yapıldı acaba? Bloglarda, " arkadaşlar bu illuminatiye karşı direnmeliyiz, bunlar luciferian bir sistem getirecek, en önemli hedefleri hep din oldu, newage öğretileri bunlar yaydı ve herkesi sapıttırdı " dien sizler, fransız ihtilalinin gelişimini eleştirirken, neden bi benzeri gelişim bizde de olduu halde, hala fanatizminizi sürdürerek yapılanları görmezden geliorsunuz?!



    Din ile devlet işlerini birbirinden ayıran laiklik, acaba neden dini devletin emrine vermiştir? Böyle bir ayrılık olabilir mi, buna ayrılma denir mi? Eskiden din kuralları devleti yönetiordu, şimdi de de devlet kuralları dini yönetior. Birbirinden farkı ne bunun allah aşkına? Ha sözde din adına özgürlükler kısıtlanmış, ha laiklik adına özgürlükler kısıtlanmış. 2 durumda da demir bir çekiç insan haklarına tecavüz edior ama bu halkın menfaatine oluor, öle mi? Halkı sahte din alimlerinden korumanın yolu, o sahte din adamlarının önünü kesecek önlemler ve yaptırımlar uygulamak yerine halka yaptırım uygulamak, öle mi?


    Sizin tutumunuz bence şuna benzior; mevlevilerin mevlanayı kutsallaştırıp, mevleviliğe yöneltilen suçlamaları ajanlara bağlamalarına ve mevlanayı sütten çıkmış ak kaşık olarak görmekte ısrarcı olmalarına.


    Demişsinki zamanla değişebilir ihtiyaçlar, koşullar vs vs. Eğer bu dediin doğru olsaydı, allah herhalde kullarımın ihtiyaçları deişti deip başka bir peygamber daha yollardı ve dinii saptıranları dize getirirdi daha evvel de yaptığı gibi ama allah hz muhammed için son peygamber dedi ve bunu ezelden beridir de bilior, dininin ne kadar saptırılacaını da bilior, bu çarpık düzenin ne kadar süreceini de ve kıyametin zamanını da. Aynı şeytanın lanetleneceini de bildiği ama buna rağmen şeytanı yarattığı gibi. Gerekli gördüğü zamanlarda peygamber ve kitaplar göndererek kullarını uyaran allah, eğer kitap ve peygamber dönemini hz muhammed ile kapattıysa, şu an içinde bulunduumuz durumu müdahele edilecek bir durum olarak görmüor, bizim imtihanımızın bir parçası olarak görüor. Kuranı da dier kitaplardan farklı olarak, bu yüzden koruyor. Kuran bir yol gösterici olarak kıyamete kadar kalacak deil mi? E o zaman, değişen hayat koşulları ya da durumlarla da alakalı bir kıstas olmak zorunda deil midir? Eğer allah kuranda cezai yaptırımlardan bahsettiyse ve kuran son kitapsa, nasıl sen kuranda her cezanın yaptırımı yok dierek kuranı eksik gösterip, kafalarına göre yeni yaptırımlar üretenleri destekleyebilirsin? Al sana ayet:

    "Bir kötülüğün karşılığı, onun gibi bir kötülüktür (ona denk bir cezadır). Ama kim affeder ve arayı düzeltirse, onun mükâfatı Allah’a aittir. Şüphesiz O, zâlimleri sevmez.(ŞURA 40) "

    YanıtlaSil
  28. ( devam )

    Siz bu ayetten ne anlıorsunuz? Tecavüz bir kötülük deil mi? Burda açık açık tecavüz yapanın tenasül uzvunu kesin, ensest yapanı öldürün, sex işçiliğine zorlayana 200 sopa vurun demek zorunda mı kuran? Her suçu tek tek ele alacak olsaydı, ciltler dolusu olması gerekirdi kuranın. Kim okuyacaktı o zaman kuranı? Ayet var işte, denk bir kötülük edin dior allah. Tecavüze uğrayanın insanlığına bir saldırı var, sen de onun insanlığına saldıracaksın demek bu. Tecavüze uğrayan pek çok mağdur ya psikolojik olarak çöküntüye uğruyor ve hayatı etkilenior bundan, ya da intihar edior. Peki günümüzdeki 5-10 senelik hapis cezaları bir canın karşılığı mıdır? Kuranda zalimlerle ilgili ayetler mevcut, tecavüzcü de zalimlerdendir, allahın yarattığı cana kast eder ve cezası da kendi canına kasıt, ayet yukarda, denk bir kötülük, gayet net. O denk kötülük idam da olabilir, faaliyeti işlediği uzvunun kesilmesi de olabilir, ki hırsızlık için suçun işlendiği elin kesilmesi emredilmiştir. Her ayeti başka ayetlerle birleştirmek konusunda uzman olan siz, neden cezai yaptırımlarla alakalı ayetlerde de aynı şeyi yapmıorsunuz? Üstüne günümüz cezai yaptırımlarını savunuorsunuz. Günümüzde hangi cezai yaptırım işlenen suçların önünü kesebilior? Hapis cezası ne kadar yeterli kalıor, tecavüzcü adam girior hapse, yatıor 5-10 sene, sonra çıkıp gene tecavüz edior ve bir sürü masum cana oluor olan ama siz hala insan yapımı kanunları savunuorsunuz gerekli dierek. O hep zikrettiğiniz ayeti şimdi ben de zikretmek istiorum:



    "Araf 28 Bir İĞRENÇLİK yaptıklarında şöyle derler: "Atalarımızı bu hal üzere bulmuştuk. Yani Allah EMRETTİ bize bunu." De ki: "Allah, edepsizliği/iğrençliği emretmez. Allah hakkında, bilmediğiniz şeyler mi söylüyorsunuz?"



    Tecavüz iğrençliktir, hapis cezası bu suçun cezai yaptırımı olmaktan çok uzaktır, çou tecavüzcü hapisten çıkınca gene tecavüz eder ve bu iğrençlik kere iğrençliktir. Bir insanın canına kast etmek, ölümüne neden olabilmek iğrençliktir arkadaş ve iğrençliğin kökü ancak o iğrençliklere denk cezalar verilerek kurutulabilir, teşvik ederek deil.





    Hadis konusuna artık girmicem. Çünkü hadis ilminde yetkili kişi ben deilim, sadece dışlanmaması gerektiğini düşünüorum tüm hadislerin. Bana göre, eğer kuranla örtüşen bir hadis aslında peygamberin sözü deilse ama peygamber dedi deniliorsa, bunun amacı kötüye yönlendirmek deildir. Kuranla uyan bir sözü ben söylesem, sen kimsin deip kulak ardı edebilirler ama peygamber dedi dendiinde, insanlar o sözü dinler ki bunun kötü niyet ya da peygambere iftira ile açıklanması saçma. İftira kötü bir şey yapmakla ithamdır, kurana uyan iyi bir şeyi peygamber söledi demek, bence, sadece insanlara dinletmek için olabilir çünkü kurana uyan bir söz kötülüğe neden olmaz. O sözü peygamber söledi die sahih hadis olarak düşünüp itimat etmem, peygambere iftira deil, saygıdır bana göre.

    YanıtlaSil
  29. ( devam )

    Uydurma hadisler dendiinde de kuranla örtüşmeyen sözler yerine örtüşenleri örnek vermen de ateist yaklaşımından başka bişey deil arkadaşım. Önce hadislerin yalan olduuna inandırırlar, sonra çevirilerle oynayıp kuranı da insanın yazdıına inandırmaya çalışırlar çünkü bilindiği üzre kuran hz osman zamanında kitap haline geldi ilk kez ve sahabe aktardı ayetleri.

    Bir sözün orjinalliği 200 senede deişir de, 50 senede deişemez mi? Sahabe kendi sözlerini hadis die yutturdu ya da torunları yutturdu mantığıyla bakarsak, aynı sahabenin ayetleri de deiştirmiş olma olasılığı gayet mevcut. Sahabeden ebu süfyanın soyunun peygamber soyunu nasıl katlettiğini tarih okuyanlar bilir. Peygamber soyu kutsal kabul edilmiş olmasaydı, kuranda peygamberin ailesi ile ilgili ayetler de olmazdı.

    Bir ateist yaklaşımında bulunarak, peygamberin soyunu hunharca katleden emevilerin kuranı da işlerine geldiği gibi deiştirdiği söylenebilir, zira kurana uysalardı katliam yapmazlardı denebilir. Demek istediğim sizin yaklaşımınızın temelinin çürük olması. Hadisler de sonradan kitap oldu, kuran da. Aradan zaman geçti die birisinin deiştirildiğini sonuna kadar savunup dierinin korunduunu iddia etmeniz çelişkili. Allah ayetlerini bozmaya çalışanların kafasına taş mı yağdırdı, var mı böle bi örnek?

    Bakın islam karşıtları en çok hangi savunmayı yapıor: " Kuran deiştirilmemiş ve en doğruymuş, e ispatı nerde, içinde yazıormuş. Hangi kitap ben yanlışım der?" Şimdi ne cevap vereceksin buna? İslamla bütünleşmiş sünnet anlayışını bozulmuş die terk ettiğinde, kuranın bozulmadıını nasıl ispatlayacaksın? Herkese islamı anlatmaya çabalamak, kuran daıtarak mı oluor yoksa bu dini anlatarak mı? Neymiş de batıdakiler kuranı okuyunca hemen din deiştiriolarmış çünkü anlıolarmış, onlar anlıosa bize de bir tek kuran yetermiş, sünnete gerek yokmuş.

    İnternette onca video var müslümanlığa geçenlerin görüşleriyle ilgili, bir tanesinde de duymadım kuran okudum, hemen secde ettim dien birini. Senelerce hrıstiyan öğretileriyle yetiştirilmiş, islamı düşman, müslümanı terörist bilmiş hiçkimse öle bir defa kuran okumayla müslüman olmaz arkadaşım. Einsteinın meşhur bir sözü vardır: " Önyargıyı parçalamak atomu parçalamaktan zordur." die. Eğer bir kuran okumayla müslümanlığa geçilseydi, kilise tüm kuranları toplatırdı en başta. Eğer sadece kuran okumayla müslümanlığa geçildiine inanıorsan, hiç şaşırtıcı deil aslında bu kadar ehl-i sünnet karşıtı olman da. Çünkü demin de dediim gibi önyargıları parçalamak çok zordur.

    YanıtlaSil
  30. (devam)

    Baya uzun yazmışım kusura bakmayın. Toparliim hemen. İslam içine batılın girdiği aşikar, kimse bu konuda ayrışmıor zaten burda. İslama en çok zarar verenlerin müslüman görünümünde olduu da aşikar, bunların maşa oldukları da. Benim tavrım onların yanlış uygulamaları neticesinde kuranın hayattan soyutlanmış, imamlar tarafından öğretilen bir din eğitimi olarak görülür olmasına. İmamların maaş almasını bahane ederek, onlar çıkar için din öğretiolar, onu da kafalarına göre öğretiolar denmesine. Ama peygamber zamanında sadece müezzinler maaş almıordu, bu tarz bilgilerin unutulmasına, unutturulmasına.


    Bir diğer tavrım, ezberletilen şeylerin fanatik savunucuları olunmasına. Ezberbozan birşey çıktıında, bazılarının alınıp bazılarının alınmamasına. Bazı güçlerin dünyayı yönettiğinin artık çounluk tarafından bilinmesine ama buna rağmen herşeye güçleri yetior denen bu grubun bazı şeylere gücünün yetmemiş olduunu göstermek adına zorlamayla mantıklı açıklama getirmeye çalışılmasına. 2 dünya savaşını bunların çıkardıına inanılıp, sonucuna da bunların karar verdiine inanılıp, yerel bir savaşı hiç etkilememiş olduklarına inanılmasına.


    Birilerini savunmak adına, kutsal göstermek adına doğruyu yanlış, yanlışı da doğru göstermeye çalışmak, bana göre, dünyayı yöneten o %1lik kısma hizmetten başka bişey deil. Başka ülkelerin tarihinin büyük güçler tarafından yazıldıını kabul edip, kendi tarihini doğru yazıldı die savunursan, sadece komik olursun, kendinle çelişirsin.

    Ne siyaset yapmaya çalışıorum, ne de tarih öğretmeye. Din konusundaki zorlama hassasiyetinizi başka alanlarda da gösterin diorum sadece çünkü tarih ve din maalesef içiçe. Bugün islam anlayışınızı yontanlar, yarın yonta yonta islamdan bişey bırakmazlar geriye. Ve hep kuranın kutsallığını kanıtlamak için gene kurandaki ayetlere başvurmak zorunda kalıp ateistlerin komedi filmi olursunuz.

    Bilimle alakalı ayetleri göstererek hiçbir ateisti de inandıramazsınız çünkü zaten adamlar kuranın, islamın ve dier hak dinlerinin tamamen uydurma olduuna inanıor, ayrıca ateizm ya da deizmin kabul edilebilir olmasına, o evrenin gizemini çözmeye çalışan bilim adamları zemin hazırlıor. Allahın 2 kitabından dieri olarak belirttiğiniz evreni en saygın bilim adamları bile okuyamıor, okuyamadıkları gibi kitleleri de yanlışa yönlendiriolar çünkü aslolan sadece akıl ve madde oldu maalesef. Yani evren dediğiniz dier allahın kitabını bozdular arkadaşım, sıra kuranda ve adamlar adım adım hedeflerine doğru ilerliolar. Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1- Rabbimizin belirttiği üzere yalnızca Kuran dinin kaynağıdır ve Kuran'ın tek açıklayıcısı da yine yalnızca ve yalnızca Kurandır. Kitap yeter ki "bütünlük içinde ve de apaçık ilk anlamında" ele alınsın.

      Değiştirilmiş(sahte) İncil ve Tevrat din dışıdır bugün, hele ki "rivayet-dedikodu"dan ibaret olan "hadis" adı verilen fısıltılar hiçbir zaman dinini kaynağı olmadılar.

      http://www.kurandakidin.net/

      Gerçek sünnet de sadece Kuran'dadır:

      http://www.myspace.com/video/vid/60925325#!/video/422478815/din-alan-nda-tek-kaynak-kur-39-an/104053944

      Din alanında bizi ilgilendiren tüm gerekli bilgiler, ibadetlerin bütün ayrıntıları da dahil olmak üzere kutsal kitabımızda eksiksiz bir şekilde yer almaktadır. Zaten tersi düşünülebilir mi? Dedikodu ve rivayetlere bırakılacak değildi Allah'ın dini.

      2- Sahte İncil'in veya hadisler adı verilen dedikoduların(rivayetlerin-söylentilerin) Kuran'ın süzgecinden geçirilmesi diye birşey yoktur.

      Korunan tek kaynak Kuran'dır ve bu yüzden Rabbimiz "sadece Kuran" diye emretmektedir.

      Yoksa zaten hadisler Kuran'ın süzgecinden geçirilmiyor, tam tersine Kuran ayetleri farkında olmadan da olsa hadislerin ve diğer kaynakların süzgecinden geçiriliveriyor insanlar tarafından ne yazık ki.

      Örneğin; Kuran'a göre canlıların ruhu-hayaleti yoktur. Ama eğer "yalnız Kuran" demez ve hadis kitaplarını veya sahte İncil gibi kaynakları ona ortak ederseniz bu gerçeği göremezsiniz. Kuran din alanındaki tek kaynak olarak ele alınmalı ve bırakın başka kaynakları, kafanızdaki öğreti ve önkabulleri bile bir kenara bırakarak okumalısınız.

      3- Liberal demokrasi zaten Kuran'ın istediği sosyo-ekonomik yaşam tablosudur.

      Eğer bir ülke cinayet ve hırsızlığa gerekli ağır cezaları veriyorsa(birey hakları güvence altındaysa), ekonomik girişim özgürlüğü ve mülkiyet hakkı varsa, insanlar eşitse ve birey-insan ön planda tutuluyorsa(özel şirketlere, ülkelere ve diğer bireylere karşı korunuyorsa), sanatta ve bilimde ilerleniyor ve güzellik üretiliyorsa, insanlar inancında ve her alanda özgür ise, demokrasi var ise işte gerçek İslam ülkesi budur. Yoksa adının İslam ülkesi olup olmadığının hiçbir önemi yoktur.

      Bugün dünyada İslam'a yani Kuran ilkelerine en uzak ülkeler İslam ülkeleri olarak anılanlardır ve buna karşılık İslam'a en yakın yönetim ve yaşam biçimine sahip olan ülkeler ise batı (veya kuzey) ülkeleri olarak adlandırılan yerlerdir.

      Selam ve sevgiler

      Sil
  31. Şimdi kardeş olaya şöyle bakmakta fayda var,

    Laiklik, atıyorum almanya da başka anlama gelebilir veya başka amaçla konulmuş olabilir, mesela dinden uzaklaşma olsun artık o ülkede onun tanımı odur.

    Şimdi bizler batıdan bir şeyler alırken olduğu gibi alırsak bu olmaz kendimize ve kültürümüze, ahlakımıza ve dinimize uydurarak (dinimizi aldığımız şeye değil de, aldığımız şeyi dinimize uydurarak) almalıyız. Ki laiklik dışarıda hangi amaçla kurulmuş olunursa olunsun,bizim ülkemizde din işiyle devlet işini ayırmak için alınmıştır.

    Bu da doğaldır ki, türk dil kurumundaki tanımı ''din ve devlet işlerinin bir birinden ayrılması'' yazacak dışarıdaki tanım bizi ilgilendirmez. Bak mesela (bunu ben de yeni duydum) Cumhuriyet diyoruz değil mi? Cumhuriyetin çeşitli versiyonları varmış biz de bir tanesini almışız, başka ülkede de başka versiyonu var. O zaman her ülkede tanımı farklı olur diye düşünüyorum (yalnız değişik versiyon derken neyi kastediyorlar onu bilmiyorum)

    Şimdi resim tam oturdu mu yerine? Siyaseti buraya bulaştırmayalım derken benim demek istediğim şudur,

    Tartışma olur ve uzar, insanlar katılır biri der ki aha şu hükümet böyle böyle yapıyor, öbürü der ki, vay pis adam senin adamlar şöyle şöyle yapıyor ve ucu görünmeyen tartışma, ilerleyen dakkalarında hakaret edip gidenler.....
    uğraşması zor o yüzden dedim.

    YanıtlaSil
  32. Şu ayete bakalım;

    "Bir kötülüğün karşılığı, onun gibi bir kötülüktür (ona denk bir cezadır). Ama kim affeder ve arayı düzeltirse, onun mükâfatı Allah’a aittir. Şüphesiz O, zâlimleri sevmez.(ŞURA 40) "


    Hımmm bir kötülüğe aynı şiddette karşılık verilir,buna en basit örnek verecek olursak, birisi sana bir tane tokat atarsa sen de ona ceza olarak sadece bir tokat atabilirsin iki tane atamazsın.

    AMA YA ADAMIN BİRİSİ ADAM ÖLDÜRDÜYSE VEYA TECAVÜZ ETTİYSE ne yapacağız?

    Orada Allah ÖLÇÜYÜ VERMİŞ

    Bir çok mealde yazdığı şekliyle misliyle yanı aynı/denk bir ceza.

    O zaman biz, hukukçular, sosyologlar,psikologlar mahdurun çektiği sıkıntı nedir ve ona denk ne tür bir CAYDIRICI sıkıntı vardır onu oturup belirleyecek. Ha orada adam öldürme örneği verdim aslında bu yanlış oldu neden çünkü adam öldürmenin cezası yazıyor Kur'anda

    İDAM

    Ama HER ŞEYE RAĞMEN GEREK YUKARIDAKİ AYETTE VE GEREKSE DİĞER BENZER AYETLERDE BU CEZALAR VE ÖLÇÜLERİ VERİLİRKEN CÜMLEDE BİR BAŞKA CÜMLEYLE ''AMA'' İFADESİYLE BİRLEŞTİRİLMİŞ ve aşağıdaki cümle ve ona benzer cümle her daim anılmış,

    AMA kim affeder ve arayı düzeltirse...............


    Günümüzdeki ceza uygulamalarını elbette benimsemiyorum ve hatta gözlemlediğim, inancı zayıf olanlar bile bu kanunlardan rahatsız. Adam tecavüz ediyor bir bakıyorsun mahkemeden ve başka makamlardan şu sonuç çıkıyor;

    -Kız/kadın bağırmamış demekki kendi istemiş !!??!!

    Bu utanç verici bir şey. Zinanın da cezası yazıyor Kur'anda aslında bu Kur'andaki cezaları hukuka uyarlamakta bir sorun görmüyorum ve bana göre bu, laikliğe de aykırı değil.Ama din adamı dinle ilgilenmeli, siyasetçi siyasetle ilgilenmeli. Mesela bir başbakanın veya cumhurbaşkanının aynı zamanda fetva verdiğini bir düşünsene. Ya da bir din adamının başbakan veya bakan olduğunu bir düşün. Bu korkunç olurdu, zira herkes kendi branşında ehildir ve işi ehline vermek gerekir (gerçi hoş ehli olmayana da veriliyor bu da vahim bir durum)

    YanıtlaSil
  33. Şimdi kardeş ben burada iki şeyin altını çizmek istiyorum.

    1-Gerek benim, gerek kendi ve gerekse antispiritualistin hatta başka arkadaşların da yorumlarını yan yana koy ama çok dikkatli ve düşünerek oku, şunu göreceksin; aslında hepimizin düşünceleri % 80 oranında aynıdır, ama farklı cümlelerle ortaya koyduğumuzdan sanki farklı şeyler söylüyormuşuz gibi geliyor bize (bunu kendim için de söylüyorum) Öte yandan, % 20 oranında da farklı görüşlerimiz var ki o da normal bir şey. Bu bizi iyi de yapmaz kötü de. İlginç bir tespit paylaşmak istedim.

    2-İkinci konu şu, bu ülkeye birisi modern dünyada ayakta durabilsin diye koyduğu kanun,düzen v.s ne ise hiçbirini islama muhalefet olmak, dini ortadan kaldırmak için asla koymadı, evet yanlışı olmuştur, eksiği de olmuştur, ama doğrusu hizmeti çoktur, emin olun o kişinin yanlışı laiklik değildir.Ve çok ilginçtir ki kafir batı müslüman ülkelere KENDİ KONTROLÜNDE bir şeriat devleti kurmak istiyor.Sahte dinciler yönetiminde bir şeriat devleti bu ülkede, bu güne kadar kurulamamışsa bu laiklik sayesindeir ve takdir edersiniz ki bu mühim bir olaydır. Zira kafirin / şeytanın yöneteceği bir şeriat devleti felakettir. Ha laiklik yanlış uygulanmıştır, bu farklı bir konudur ve doğrudur. Her gelen kendine yontmuştur. Özellikle de dinsizler kendi dinsizliklerini meşrulaştırmak için buna sarılmıştır bu konuda laiklik masumdur :) kendi çıkarına kullanan suçludur :) kalemi kırın :)

    Son olarak şunu ekleyeyim, hangi konuda olursa olsun en iyi yardım edici ALLAH'tır inşallah bize doğruları gösterecektir.

    Ha bu arada muhabbet güzel kardeş teşekkür ederim.

    Sevgiler

    YanıtlaSil
  34. emre1974 demiş ki:

    "Bugün dünyada İslam'a yani Kuran ilkelerine en uzak ülkeler İslam ülkeleri olarak anılanlardır ve buna karşılık İslam'a en yakın yönetim ve yaşam biçimine sahip olan ülkeler ise batı (veya kuzey) ülkeleri olarak adlandırılan yerlerdir."

    Madem islama en yakın şekli onlar benimsemiş, neden islama geçmior bu ülkeler kuranla bu kadar örtüşürken, neden islam = terör propogandası yapıolar dicem ve başka da bişey demicem arkadaşım yaptıın çarpık yoruma.


    gercekelektronik arkadaşım, benim de hoşuma gidior bu muhabbet çünkü benimle aynı fikirleri savunan birisiyle tartışamazdım. Beyün fırtınası oluor, okudukça başka açılardan da düşünüorum. Tavsiye ettiğin abdulaziz bayındırı daha evvel bir kaç kez dinlemiştim ve birkaç fikrini doğru bulmadıım için eleştirmiştim sadece ama sen yazdıktan sonra bir daha inceledim websitesini, değerli fikirleri de varmış, kendi adıma teşekkür ederim çünkü herkesten öğrenilecek bişeyler mutlaka vardır ve hayat, ölüm gelene kadar okunması gereken ve asla mezun olunamayan bir okuldur benim için. Sanırım burdaki herkes de benim gibi düşünüordur.


    Söylemlerimde çok eleştirdiim kişilerin de değerli özellikleri var, her eylemlerini eleştirsem bile zekilik konusunda haklarını da vereim lafı geçmişken. Eğer normal üstü bir zekaya sahip olmasalardı, öngörülü de olamazlardı zira ki o öngörülerle reformlar yapıldı zaten bu ülkede. Şimdi kalkıp da sanki onlar bazı şeyleri hiç göz önüne almamışlar gibi, "sonradan saptırıldıysa adamların günahı ne" die bir savunma kalkanını kuşanmak, bence eleştirdiim ve savunduunuz kişierin zekasını küçümsemekten başka bişey deil.


    Aslında türkiyede her zaman bir günah keçisi bulundu o savunma kalkanını takanlar tarafından. Yakın tarihimize bakınca, bundan en çok nasibini alan da maalesef rahmetli ismet inönü oldu. Sanki cenneti cehenneme çevirdi tek başına. Özellikle sağ cenahta müthiş bir inönü düşmanlığı vardır hala. Kötü gidişatın onun döneminde başladıından tutun da temel ilke ve inkılapları yozlaştırmasına kadar, her olumsuzluk tek kişiye fatura edilir. Büyük çounluk da olumsuz sürecin inönü ile start aldığı görüşünde hemfikirdir. Madem bu kadar güçlüydü, neden zamanında kendinini tarihin merkezine koymadı bu adam die sorulması gerekir. Ondan sonra gelenler için de aynı şey geçerli. Demokrasi denen şey inönü zamanında gelmiştir oysa, ilk onun zamanında çok partili hayata tam manasıyla geçilmiş, daha evvelki seçimlerde uygulanan gizli sayım, onun zamanında açık sayıma çevrilmiştir.

    YanıtlaSil
  35. (devam)


    O yere göğe sığdıramadıımız ama asla tam manasıyla uygulanmayan, tam manasıyla uygulanmaya kalkışıldıında karşısında militanlar bulan demokrasi. Hep bir azınlık tarafından, deişik isimli partiler, deişik isimli ideolojiler ya da ordu tarafından baltalanan demokrasi. Ve sürece sinema izler gibi bakmış, baltacılar zenginlik içinde yaşarken, ekmek derdine düşürülüp herşeyi unutmuş bir halk. Takım tutar gibi parti ya da ideoloji tutan kitleler ki seçimlere kadar sözde baş tacı, seçimlerden sonra özde koyun sürüsü. Sadece türkiyede olmuor elbet bu, biçok batı ya da doğu ülkelerinde de durum böle. Demokrasi adına demokrasiye rağmen yapılanlar, göz boyamak ve büyülemek için ortaya atılan bir terim: demokrasi.


    Kavramlar duruma ve yorumlayana göre deişiklik arz eder, bu doğrudur. Laiklik bizde başka anlama, avrupada başka anlama gelior demek ise yanlış çünkü laiklik türklerin yerli malı deil ithal ettiği bir olaydır. Haliyle de avrupadaki manaları esas manalarıdır. Otobüse oturgaçlı götürgeç demek yerine hala otobüs diorsan, zeytine çatal batmaz kaydırgaç demek yerine hala zeytin diorsan, demeyeceksin laiklik sözünü sadece aldık ama başka mana vererek kullandık die.


    Dünyada laikliğin çıkış şekli oldukça kanlı olmuşken demeyeceksin soykırım kötüdür die. Savaşlar kanla kazanılır sadece ki artık teknoloji ile kazanılıor savaş bile. İdeoloji yerleştirme konusunda da kanlı politikalar izlersen, bu, halka ezietten ve halkı sindirmekten başka bişey olmaz. Toprağına göz dikene savaş ilan edersin, bu en doğal haktır. Ama bir başka fikri benimsetmek adına fikrine göz dikene eyvallah der geçersin, çünkü altı üstü fikirdir. O altı üstü fikir dediğin şeyler tarihi şekillendirmiş de olsa görmezden gelirsin. Açıkça toprağına göz dikildiğinde bir tek vatan millet sakarya dersin ama toprağa açık bir saldırı yoksa "medeniyet batıdan gelir" deip her sistemini ve fikrini de alırsın.


    Bak bakalım tarihe, o medeni batı ne katliamların altına imza atmış.

    Bak bakalım tarihe, o medeni batı hangi ideolojileri makul gösterip milyonları katletmiş.

    Bak bakalım tarihe, o medeni batı, bilimi, teknolojiyi kullanarak insanlığın iyiliğine mi yoksa kitlelerin imhasına mı çalışmış.

    Ve günümüze bak. Dünyaca ünlü bilim adamları ne dior: 21. yy = ateizmin devri


    "Evet alalım batının her fikrini. Hizmet edelim onlara, unutalım ve ayıplayalım kendi öz tarihimizi de kültürümüzü de insanlığımızı da. Hep alalım ama asla üretmeyelim. Bilim mi, hemen kopya etmeye çalışalım ve algoritmayı dünyaya tanıtan harezmiyi unutalım. Felsefe mi, hemen kopya edelim ve muallim-i saniyi die avrupanın senelerce ders olarak okuttuğu farabiyi unutalım. Yeni bir yönetim şekli mi gelmiş, hemen kopya edelim ve peygamberin yönetim şeklini, onun zamanındaki refah düzeyini unutalım. Ne gelirse batıdan gelir arkadaş, doğu dediin kadınları taşlayan, yöneticileri içip içip sızarken halkına içkiyi yasaklayan, saraylarda altın kaplardan yemek yerken halkı aç gezen, bir icat olunca caiz deildir die fetva verip halkın eğitimsiz olması için canını dişine takmış bağnaz bir bölge ne de olsa. Lanet olsun doğu kültürüne."

    YanıtlaSil
  36. (devam)


    İşte günümüzde mantalite bu. Bu mantalite ince ince işlendi beynimize. Zamanında kanuninin " yeni bir moda çıkmış dans die, o dansı kaldıracaksın!" dediği fransa, osmanlı korkusundan dansı 100 sene yasaklamak zorunda kaldı ama unuttuk, unutturulduk. Ecdadımızın bir zamanlar hükmettiği avrupalı devletlerin peşinden koşar olduk birliğine beni de al die. Batı hayranlığı deilmiydi koca osmanlıyı yıkan, batıdan gelen fikirler deilmiydi osmanlıyı ırk ırk bölüp sindiren?


    Sen osmanlı padişahlarını haremde cariye kovalayan, uçkur meraklısı, halkı umursamayan tipler olarak hayal etmeye devam et, tanzimat, ıslahat fermanlarının ve meşrutiyet uygulamalarının sadece halka özgürlük verilmesi istendiği için yapıldığını düşünmeye devam et, 2. abdulhamiti kızıl padişah, vahdettini de vatan haini olarak lanetlemeye devam et, et ki geçmişinden, kültüründen utan ve soğu. Et ki arşivlerde çevrilmemiş binlerce osmanlıca eser kalsın tozlu raflarda, nasıl olsa anlamıorsun da artık osmanlıca, ha anlasan da gerek yok bu eserlere bakmaya çünkü ilan edilmiş bi kez osmanlı gericiydi die ve inanmışsın hiç sorgulamadan. İslami yönetimi kim benimsediyse, sanki o ülkelerin tüm tarihlerini yalayıp yutmuş gibi düşman olmuşsun doğu kültürüne. O doğu kültürü ki bilimin temellerini atmış ama salla, sürekli bok at doğuya ve hedefinde de hep şeriat olsun.


    Acımasızca eleştir doğuyu düzenin bozulduğu dönemleri ezberleyip, sakın peygamber dönemimi aklının ucuna bile getirme. Peygamber döneminde devletin başkanı kimdi? O dönemde yargıda son söz kimindi? O dönemde savaşlarda orduyu kim komuta etti? Hz muhammed ne zaman hukuk fakültesi bitirdi de yargıç oldu, ne zaman askeri eğitimden geçti de komutan oldu, ne zaman idari eğitim aldı da devletin başına geçti? Hz muhammedi sadece din yayan bir din adamı olarak görmeye devam et sen. Devam et devlet ayrı, din ayrı demeye ve bunu fanatikçe savunmaya.


    E şimdi peygamber yok napalım dierek savun kendini. İslamın hilafetini yaşatan osmanlıyı kötüle, ama o hilafet nedeniyle sana hindistan müslümanlarının kurtuluş savaşı sırasında yolladığı altınları cebe indir. Senelerdir pkk ile uğraşıoruz, kim altın yolluor türk askeri dağlarda ölürken sana yardım olsun, silah al die? Bu pkk yerel bi sorun dersin sen, pkkyı destekleyen güçlerin zamanında senin topraklarını işgal edenlerle aynı olduunu da unut o zaman. Unut ki batı medeni, batı ileri demeye devam et, batıda ne görürsen benimse hemen. Sonra da birlik olalım, miting yapalım die çağrılarda bulun. Sen önce birleşilmesi gereken gücü kopya etmeyi bırak arkadaşım. Önce bi kendinle barış, özüne dön. Batı hayranı söylemleri ve batı hayranlarını bırak, ses getirmesi engellenen tarih kitaplarını oku, ısrarla gizlenen bazı belgeler neden yıllardır gizlenior die bi düşün. Neden bazıları sürekli susturulmuş die düşün. Bişey kaybetmezsin arkadaş, belki kazanırsın de nasıl karşı koycaz die yaygara yapmak yerine yol bulursun ve buldurursun.


    Üslup biraz ağır oldu, kusura bakma :)

    YanıtlaSil
  37. Kardeş anlatmak istediğim olay şu,

    Şimdi adamın biri diyelim amacı bulunduğu ülkede dini ortadan kaldırmak olsun mesela fransada hristiyanlığı yok edeceğim, kiliseleri kapatacağım dedi tabi bu senaryoyu sallıyorum örnek olsun diye. Ama bunu açıkça söyleyemez, eğer söylerse oradaki dindar hristiyanlar hatta en başında kilise adamı sallandırır. O da bir kılıf buldu dedi ki ben dinle devlet işini ayırıyorum adı da laikliktir.Ama bunu böyle uyguluyor gözükürken yavaş yavaş dini dışlayan tanım ve uygulamaları da hayata geçirmeye başladı. Bu durumda o ülkedeki laikliğin tanımı, oradaki literatüre giren tanımıyla dini yok sayan bir anlayış olur. Buraya kadar tamam.

    Öte yandan müslüman ülkenin birinde bir amca :) bunu inceledi ve dedi ki,

    -Hıımm biz bunun sadece ilk çıktığında amaçlanan hedefini alsak ''din işiyle devlet işini ayırma'' Din adamı devlete karışmasa bu şekilde ama sadece bu şekilde, o da dini sömüren amcaların devlet yönetimine geçmesini engellemek amacıyla olsa hiç değilse türkiye yeniden dünya devi olana kadar bu kalsa ne güzel olur. Din adamını da etkisizleştirmemek içinde diyanet kurumu kursak onlar da devlet işiyle uğraşmak yerine dini detaylı araştırsa ve hem halkı hem de devlet adamını aydınlatsa.

    Evet böyle dedi ve bu amaçla veya bu amaca dönüştürerek uygulasa o zaman bu ülkedeki tanımı bu ülke için değiştirilmiş halinin tanımı olur bu da abes bir şey değil.

    YanıtlaSil
  38. İsmet inönü durumu biraz farklı olay.Çok partili sisteme geçişi Atatürk istedi,denedi ama başaramadı bununla ilgili bir döküman vardı bende ama onu bir türlü bulamıyorum zannedersem internette vardır.

    Demokrasinin bütün temelleri Atatürk döneminde atıldı. Peki İsmet inönünün yanlışları nelerdir? Batıya verilen tavizlerin altına ilk imza atan kişilerden oluşudur. Amerikayla yapılan ikili antlaşmalar gizli açık onun ve menderesin zamanında başlamıştır. Biz günümüz hükümetlerinde neyi eleştiriyorsak bunları ilk yapanlar bunlardı.

    Batıdan almak derken kasıt şudur,Onlar ilimde bizden ileri gittiler, bizler bu açığı kapatana katar onlardan alacağız aynı hizaya gelince de hamle yapıp onların önüne geçeceğiz. Amaç buydu,zaten Atatürk'ün parolası da buydu;
    UYGARLIK SEVİYESİNİN ÜZERİNE ÇIKMAK

    Peki öylemi yapıldı?

    Malesef :( İmet inönü ve bu güne kadar gelen tüm liderler garip bir amerika ve batı sevgisiyle hep onlardan aldılar ama bilim ve sanatı değil onların kültürlerini.

    Şimdi dinciye kızıp da müslümana söven cahiller gibi, biz de bu duruma kızıp, Atatürke veya onun parolasına mı söveceğiz? Asla ama söven var o da ayrı bir konu.O zaman sorun nerede?

    Sistemde mi?

    Yoksa

    Sistemi işletmeyip başka ve yanlış işler yapanda mı?

    Batı denmesinin sebebi, bu yüzyılın başında ilimde ileri duruma gelen ve sanayileşen toplumlar batı toplumu olduğu içindir, yoksa eğer doğu toplumu olsaydı bu sefer doğudan alacaktık.

    YanıtlaSil
  39. Tarihimizi ayıplayanlar Osmanlının yıkılmak üzere olduğu dönemlerde amerikan mandasına girelim, ingiliz mandasına girelim diyenlerdir ki bunlardan bir tanesi de İsmet inönüdür.Bu illuminati senaryosunu yazan firavunlar, insanların beynini ve kalbini formatlayıp/boşaltıp daha sonra baş firavunlarını tanrı diye kabul ettirebilmek için ateizmi yayanlar, laikliği dinsizlik olarak halka dikte ettirdiler ve hazırdaki dinsizleri sözde Atatürkçü yaptılar. Amaçları halkın tamamı Atatürk taraftarı olursa bunu kullanarak yani Atatürkü kullanarak ateist yapmak ya da Atayı dinsiz gösterip atatürkün getirdiği çağdaş bilim ve ilerlemeyi reddettirmek böylelikle de iblisin dediği din üzerine oturanlarla yine insanlarımızı bu sefer müşrik yapmatır.

    Bütün mesele bu,zannedersem Atatürk, bu savaşın karşı tasrafında sadece toprak ve petrol isteyen avrupa değil, peygamberlerin mücadele ettiği firavunların olduğunu farketti,evet düşman Musa'ın cebelleştiği fravunun el altından güçlenmiş bir uzantısıydı ama bunu kime nasıl söyleyecek? Zaten cumhuriyet emekleme döneminde ve halk da daha cahil. O halde ileriki nesil bu savaşı kazanacak ama o nesile de bu cumhuriyet ulaşmalı ama nasıl?

    LAİKLİK SAYESİNDE aksi takdirde dini bütün müslüman gibi görünen dinciler bu ülkeyi çoktan satarlardı, tıpkı dini kullanarak müritlerine tecavüz eden sahte şıhlar gibi, bunlar da ülkeyi dinle heba edeceklerdi. Ha günümüzde bunlar olmuyor mu? Oluyor fakat en azından ülke tastamam elimizde. Allah razı olsun Atatürk büyük bir risk aldı ama işe yaradı.

    Üslup önemli değil kardeş, :) bazen insanlar gerilebilir tartışırken ve bunu da farkında olarak veya olmayarak karşı tarafa yansıtabilir şu an hoş görülü olmayacaksak ne zaman olacağız? :) Ha bu arada Michael sikkofieldin makalesini de okumayı unutmayın :)

    http://michaelsikkofield.blogspot.com/

    Sevgiler

    YanıtlaSil
  40. Michaelın blogunu vakit buldukça inceliorum zaten. Dikkat çektiği olaylar, farklı açılardan olayları değerlendirme çabası da takdire şayan. Çou kişinin bilmediği, ya da hakkında düşünmediği konulara, akıcı bir üslupla ayna tutuor, insanları bilinçlendirmeye çalışıor. Bir de kendi görüşlerini aralara yamamasa tadından yenmez.


    Burda elbet herkesin olaylara bakışı açısı farklı ama özde savunulan konu aynı: Asırlardır bozulmaya çalışılan dünya düzenine ve kitleler halinde koyunlaştırılmış ya da beyinleri büyülenmiş insanlara dikkat çekmek, olayların iç yüzlerine farklı perspektiflerden ışık tutmak.


    Burda atatürk şöleydi, böleydi die hakkında atıp tutmak haddim deil. Ölmüş birisinin arkasından kötü konuşmanın islamda yeri yok. Özel hayatını nasıl yaşadığı da ne beni ne başkasını ilgilendirmemeli, neye inandığı da kimseyi ilgilendiren bi olay deil çünkü ölüm anında imanlı gitmiş olabilir ve biz bunu bilemeyiz, allah bilir sadece. O yüzden eleştirilerimi kişiliğine deil, icraatlerine yapıorum, yurdu etkileyen icraatlerine.


    Burda ben sayfalarca yorum yazabilirim laiklik ve ehl-i sünnet düşmanlığı ile ilgili. Ama yorum yapıor olduumdan çok dikkate alınmaz yazdıklarım, inandırıcılık payı pek olmaz çünkü benim görüşümdür ve herkesin görüşü başka başkadır. O nedenle neden laikliğe ve ehl-i sünnet düşmanlığına karşı olduumu belgelerle yazmaya karar verdim. Bunun için de kendi blog sayfamı kullanıcam bundan böyle. İlk yazımı da bu gece yazmayı planlıorum. Biraz da ben deşiim olayların iç yüzünü :) Merak edersen blog sayfamdan ulaşabilirsin neden size bazı konularda karşı olduumu açıklayan yazılara. Sevgiler...

    YanıtlaSil
  41. ) Kadında, atta ve evde uğursuzluk vardır. [1995-6617-İbn Mace-1995/1993 c.17 s.218 /6617], [Buhârî-Müslim-Ebû Davud-Tirmizî-Nesâî] Bk. Kur’an-27/47 7/131

    2) Namazın önünden kadın, eşek, siyah köpek, Yahudi veya domuz geçerse namaz bozulur. [2732-Buhârî-Müslim-Muvatta-Ebû Dâvud-Tirmizî-Nesâî] [2743-[Müslim-Ebû Dâvud-Tirmizî-Nesâî-İbnu Mâce] [6237- Müslim-Ebu Davud-Tirmizi-Nesai-İbn Mace] Bkz. Kur’an-107/4-6

    3) Erkeğe karısını niçin dövdüğü sorulmaz. [3299-Ebu Dâvud] Bkz. Kur’an-33/58

    4) İnsanın insana secde etmesi uygun olsaydı, kadının kocasına secde etmesini emrederdim.[3293-Tirmizî] Bk. Kur’an-27/24

    5) Kadınların akılları kıt ve dindarlıkları eksiktir. [3307-Ebu Dâvud-Müslim-Buharî-İbnu Mâce] Bkz. Kur’an-39/18 4/1 49/11

    6) Cehennemdekilerin çoğu kadınlardır. [5374-Buhârî-Müslim-Nesâî-Muvatta-İbn Mace] [2075-Buhârî-Müslim] Bkz. Kur’an-7/179 72/15 33/35

    7) Cennette en az kadınlar vardı. [3309-Müslim] Bkz. Kur’an-7/179

    8 ) Kadınlar sizin yanınızda esirler gibidirler [3303-Tirmizî] Bkz. Kur’an-4/1 49/11

    9) Ey kadınlar, sizler cehennem odunusunuz. [3039-Buhârî-Müslim-Ebû Dâvud-Nesâî] Bkz. Kur’an-72/15

    10) Erkek bebeğin sidiğini temizlemek için birkaç kez su serpin; kız bebeğin sidiğini temizlemek için çitileyin. [3506-Buhârî-Müslim-Muvatta-Ebû Dâvud-Tirmizî-Nesâî] [3507-Ebû Dâvud] [527-6162-İbn Mace] Bkz. Kur’an-6/139 16/58 43/17

    11) Oğlan çocuğu için birbirine denk iki kurban, kız çocuğu için bir kurban gerekir. [3970-Ebû Dâvud-Tirmizî-Nesâî] Bkz. Kur’an-6/139 16/58 43/17

    12) Erkeklere kadınlardan daha zararlı fitne bırakmadım. [3308-Buharî-Müslim-Tirmizî] Bkz. Kur’an-4/1 49/11

    13) Kadın bir günlük yola mahremi olmadan seyahat edemez. [2194-Buhârî-Müslim-Muvatta-Ebû Dâvud-Tirmizî-] Bkz. Kur’an-33/35

    14) Kadın avrettir, dışarı çıktı mı şeytan muttali olur. [3443-Tirmizî]

    15) Altın ve ipek, erkeklere haramdır. [3597-7071-Ebu Dâvud- Nesâi-İbn Mace] Bkz. Kur’an-7/31-32 22/23

    16) Altın ve ipek iman eden herkese yasaktır. [143-Buhârî-Müslim-Ebu Dâvud-Nesâî-Buhârî-Müslim-Tirmizî-Ebu Dâvud-Nesâî-İbnu Mâce] [2159-Buhârî-Müslim-Tirmizî-Nesâî] Bkz. Kur’an-7/31-32 22/23


    Hadisleri savunanlar bunlar nedir???? Hangi aklı başında kadın bu hadisleri okudğunda bu kadar ileri derece de aşşalnmayı kabul edip İslam dinine inanabilir?? kiiBuhari her mezhepin kabul ettiği sahih hadisçi olarak bilinir

    YanıtlaSil