Çünkü bu Kuran’ın önceki dönemlerde olduğu gibi, bir kılıf içerisinde duvara asıldığı değil, okunduğu anlamına geliyor.
Vakti zamanında din tartışmalarının yapıldığı forumlardan birinde denk geldiğim bir cümle vardı:
“Kuran aslında Arapça değil Rabce” demişti biri ve enteresan gelmişti bana.
Kuran elbette Arapça. Rabbimiz de yine bunu ayetlerinde vurguluyor. Ama bu arkadaşın tespiti de yabana atılacak cinsten değildi. Gerçekten Kuran öyle enteresan ki kendini vererek, anlamaya çalışarak okunduğunda, hele de emek harcanıp, notlar alınıp birkaç kez okunduğunda Arapça bilmeyen birine meal hatası bile yakalattırabilecek bir kitap.
6000 küsur ayet var Kuran’da. Mesut Yılmaz adlı bir arkadaş uğraşmış, bir çalışma hazırlamış ve Kuran’daki temel cümle kalıplarını ve onların değişik kombinasyonlarının bir araya gelmesiyle ortaya çıkan ayetleri kategorize etmiş.
Mesela:
HUD Suresi 11:123 Göklerin ve yerin gaybını bilmek Allah'a mahsustur. Bütün işler O'na döndürülür. Öyle ise O'na kulluk et ve O'na tevekkül et. Rabbin yaptıklarınızdan habersiz değildir.
● Göklerin ve yerin gaybını bilmek Allah'a mahsustur. (Nahl 16:77’den)
● Bütün işler O'na döndürülür. (Şura 42:53’den)
● Öyle ise O'na kulluk et (Ali İmran 3:51’den)
● ve O'na tevekkül et. (Yunus 10:84’den)
● Rabbin yaptıklarınızdan habersiz değildir. (En’am 6:132’den)
gibi…
“Nasıl oluyor da Kuran ayetleri böyle kolay akılda kalıyor ve nasıl oluyor da ona yeterince vakit ayıran biri meal hataları bile yakalar hale gelebiliyor”un cevabı ve Kuran'ın Rabce olması sanırım biraz da bu tekrar yollu eğitim-öğretim:)
Yazının başlığına yani asıl konumuza dönersek, aslında amacım herhangi bir meali öne çıkarmak, hele ki reklam etmek falan hiç değil. Zaten Kuran mealinin para ile satılmasına, üstüne üstlük bir de yüksek rakamlara satılmasına, çok sinirleniyorum. Bu sebeple öncelikle mealleri aşağıda linkini vereceğim siteden karşılaştırarak okumanızı önereceğim:
http://www.kurandakidin.net/
Buradan Kuran’dan kelime aratabilme özelliğinin dışında, Ali Bulaç, Elmalılı Hamdi Yazır, Edip Yüksel, Yaşar Nuri Öztürk, Süleyman Ateş ve Diyanet’in meallerini karşılaştırarak okuyabiliyorsunuz.
Ama illa ki derseniz “Ben mushafı elimde tutmak veya çantamda taşımak istiyorum. Hatta şu an meal karşılaştıracak vaktim de yok, bana tek bir meal lazım.” O zaman size önerim Yaşar Nuri Öztürk’ün meali olur. Bunun da en önemli sebebi parantezsiz olması ve kelimenin birden fazla anlamı varsa “/” ile ayırarak tüm anlamlarını belirtmiş olmasıdır. Bir de elbette, orijinali kadar olmasa da, şiirselliği bir nebze olsun verebilmiş olması.
Son olarak, çok önemli birkaç uyarıda bulunmak istiyorum. Çünkü gerek yakın çevremdeki insanlardan, gerekse gelen maillerden anlıyorum ki “tefsir” ve “meal” birbiriyle sıklıkla karıştırılıyor. Bu konudaki ayrımı iyi yapmanızı ve tefsiri meal zannetmemeniz gerektiğini önemle vurguluyorum arkadaşlar.Tefsir, çeviri yapan kişinin kendi din bilgilerini, kendi yorumlarını, çıkarımlarını içine kattığı mealdir.
Meal ise bire bir çeviri olması “umulandır”:)
Meallerdeki hataları gördükçe malesef “Meal bire bir Kuran çevirisidir” diyemiyorum ama yine de meal muhakkak Rabbin mesajının bizlere daha az yorumsuz, daha katıksız halde ulaşan şeklidir.
Tefsiri Kuran meali zannedip okuyan insanların, hardal tanesi kadar imanı olanın cehennemden cennete transfer olacağı (hatalı) iddiasını Kuran’ın beyanı sanmalarına, Kuran’ın her benliğin ayrı ödül-ceza vurgusuna rağmen kadınların kocaları cehennemlik olanların onlarla birlikte cehenneme gidecekleri gibi asılsız iddiaların Kuran’ın beyanı sanılmasına, şahit olmak beni dehşete düşürüyor.
Elbette parantezli mealler de sütten çıkmış ak kaşık değil. Bunlar da beşer olduğu Kuran tarafından önemle vurgulanan Muhammed peygamberin, Allah’ın habibi, kainatın efendisi vs. olduğu gibi Kuran’a ters iddiaları maalesef içerebiliyor.
Hatta ve hatta yukarıda önerdiğim Yaşar Nuri’nin parantezsiz meali bile eski basımlarında 65:4 Talak Suresi’nde ayetin orijinalinde olmayan “henüz” kelimesini kullanma hatasına düşerek, Kuran ergenliğe girmemiş küçük kızların evlenmesine cevaz veriyor gibi bir hava yaratabiliyor. Ama Yaşar Nuri’nin bu önemli hatayı fark edip yeni basımlarda düzeltmiş olması saygıyı hak ediyor.
Özetle mealler bize bir kez daha gösteriyor ki “hatasız kul olmuyor”. Karşılaştırarak okumanız en iyisi önerim de bu sebeple.
Herkese şimdiden iyi bayramlar.
Sevgiler