27 Haziran 2012 Çarşamba

Kuran’a göre reenkarnasyon mümkün mü?

                Bu blogda spiritüalizmin vazgeçilmezlerinden olan panteizm, vahdet-i vücud, şirk, reenkarnasyon vs. gibi unsurlara sıklıkla değindim. Lakin, bir Müslüman açısından reenkarnasyon konusunu ayetleri sunarak ele almamıştım.
                 Öncelikle, başlıkta yönelttiğim sorunun cevabını  peşinen vereyim: Hayır… Kur’an’a göre reenkarnasyon, ruh göçü yani ölüp farklı bedenlerde yine yeni yeniden dünyaya gelmek mümkün değil.
Olayın “Neden?” kısmını Kuran ayetleri ışığında inceleyecek olursak...
Aşağıdaki ayet (40:11) İslam’da reenkarnasyon inancı “olduğunu” göstermek için sözüm ona delil olarak sunulan bir ayet:
"Dediler: "Rabbimiz! Bizi iki kez öldürdün, iki kez dirilttin. Artık günahlarımızı itiraf ettik. Buradan çıkmak için bir yol daha var mı?"[1]
Bu ayeti tek başına, cımbızlayarak okuduğumuzda, sanki insanlar iki kez dünyaya geliyorlarmış gibi algılanabiliyor ilk bakışta. Oysa bir antrparantez açarsak, Kur’an’ın ayetler cımbızlanarak okunamayacağını, bütüncül bir yaklaşımla okunması gerektiğini biliyoruz. Doğru okuma yöntemine birkaç örnekle şurada değinmiştik:
Reenkarnasyon konusuna dönersek, yukarıdaki ayette bahsi geçen günahkârlar nerede ve ne zaman “Bizi iki kez öldürdün, iki kez dirilttin. Artık günahlarımızı itiraf ettik. Buradan çıkmak için bir yol daha var mı” diye soruyorlar Allah’a?

Ahirette…
Yani ayette geçen iki kez ölme ve iki kez dirilme eylemlerinin birer tanesi bu sözler ahirette söylendiği zaman (-göreceli olarak- yeni) gerçekleşmiş durumda zaten. İnsanlar ölüyorlar ve Saat geldikten sonra yeniden yaratılıp kıyam ettiriliyorlar. Böylelikle ahiret hayatı başlamış oluyor…
Şimdi gelelim “iki kez ölme” ve iki kez dirilme” ifadesinde çözümlenmek için bekleyen diğer “ölme” ve “dirilme”ye… Bu ifadenin reenkarnasyonu mu yoksa başka bir şeyi mi anlattığını anlamak için ilgili diğer ayetlere bakalım:
Allah'a nasıl nankörlük ediyorsunuz/Allah'ı nasıl inkâr ediyorsunuz?! Siz ölülerdiniz, O sizi diriltti. Sizi yine öldürecek ve sonra diriltecektir. Nihayet O'na döndürüleceksiniz.[2]
Bu ayetteki ifade ise “bu dünyadaki”  inkârcıya yönelik. Yani az evvel yukarıda ele aldığımız Mümin Suresi  11. ayetle bildirilen ahirette söylenecek olan sözler –zamana tabi olan bizler açısından- henüz söylenmemiş inkârcılar tarafından.   Bu durumda şu an sağ olan, yaşayan herhangi bir inkârcı bir kez ölüymüş ve diriltilmiş hali hazırda…  Yaşıyor olduğuna göre diri, diriltilmiş durumda şu an… Bu durumda şu anki yaşam bir diriltilme herkes için… Ahiretteki diriltilmenin öncesinde olan bir ilk diriltilme… Bir başka deyişle, “Siz ölülerdiniz, O sizi diriltti.” ifadesinde geçen “diriltme” şu an yaşıyor olunması. Peki ya “siz ölülerdiniz” ifadesi?
İşte ayetin bu kısmında öyle ince, öyle derin bir gönderme var ki…
Spiritüalizm ve türevleri –ki buna pek çok tasavvuf ekolü de dahil- insanın özünde Tanrı ile bir bütün olduğunu, insanın Allah’ın parçası/ Allah’tan kopan bir parça olduğunu, dolayısıyla ezeli olduğunu, ve sonunda da O’na dönüp, Allah ile bütünleşeceğini (haşa) iddia eder. Oysa bu ayete göre insan ezeli falan olmadığı gibi, Allah kendisine can vermeden, imtihan olmak üzere yaratmadan evvel ölüler gibidir, ölüdür, bedeninden bağımsız olarak yaşayan, ruhlar âleminde bekleyen bir bilinci- ruhu falan da yoktur. Doğum öncesi adeta bir ölüm halidir.
Yani özetle aslında durum açık ve net:
1. Doğmadan evvel ölülermişiz.
2. Doğunca dirilmişiz.
3. Öleceğiz.

4. Ahirette diriltileceğiz.

İki diriltiliş ve iki ölüm…
Şimdi ayetler aracılığı ile bir kez daha ahirete gidelim ve orada olacaklardan yine haberdar olalım:
Ah bir görsen, ateşin başında durdurulup da şöyle dediklerini: "Ne olurdu, geri gönderilsek, Rabbimizin ayetlerini yalanlamasak ve müminlerden oluversek. İşin doğrusu şu: Önceden gizlemekte oldukları karşılarına dikildi. Geri gönderilselerdi yasaklandıkları şeyi mutlaka yineleyeceklerdi. Doğrusu, onlar, tam yalancıdırlar.[3]
Açıkça görüldüğü üzere inkarcılar yeni bir şans istediklerinde kendilerine bu şansın verilmeyeceği çünkü yine gönderilseler yine yasaklandıkları şeyi yineleyeceklerini vurgulayan ayetler reenkarnasyon inancının önünü tamamen kapamaktadır.
Böylelikle ayetleri topluca ele aldığımızda, hem reenkarnasyonun Kur’an’da yeri olmadığını hem de doğumdan önce insanın sahip olduğu ezeli (saf) bir bilinç hali- ruh, Allah’tan kopan parçası vs. olmadığını görmekteyiz.
Son olarak, konuyu daha da netleştirmek adına ele almak istediğim birkaç ayet var:
Hani, Rabbin, âdemoğullarından, bellerinden zürriyetlerini alıp onları öz benliklerine şahit tutarak sormuştu*: "Rabbiniz değil miyim?" Onlar: "Rabbimizsin, buna tanıklık ederiz." demişlerdi. Kıyamet günü, "Biz bundan habersizdik" demeyesiniz.[4]
“Kalu bela ayetleri” olarak bilinen bu ayetten yola çıkarak, Allah’ın dünyayı ve içindeki varlıkları yaratmadan evvel, öncelikle gelmiş ve gelecek bütün insanların ruhlarını yarattığı ve bunları ruhlar âlemi denilen bir âlemde bir araya getirdiği ve daha sonra hepsini birden huzurunda toplayarak kendilerine “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye sorduğu ruhların da “Evet, sen bizim Rabbimizsin”  diye cevap verdikleri[5] iddia edile gelmiştir.
Oysa ayete dil özelliği açısından baktığımızda, -di’li geçmiş zaman kipinin Arapça’da çeşitli amaçlarla kullanılması söz konusudur. Buradaki diyalog “lisan-i hal” iledir.[6] Anlam açısından da bu ayete diğer bir ayetle bütünlük içinde bakabiliriz:
 O halde sen yüzünü, bir hanîf olarak dine, Allah'ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata çevir. Allah'ın yaratışında değiştirme olamaz. Doğru ve eskimez din işte budur. Fakat insanların çokları bilmiyorlar.[7]
Yukarıdaki ayette Allah’ın insanları tek tanrı yani “Allah inancı mayası” üzerine/ İslam üzerine yarattığından bahsedilmektedir. Günümüzde yapılan bilimsel çalışmalar ve deneyler de bu ayetle mükemmel bir uyum içerisindedir. Nitekim bilinçleri beyaz bir kağıt gibi temiz olan çocuklar üzerinde yapılan deneyler, çocukların Tanrı inancına karşı güçlü, doğal bir algılama eğilimi olduğunu ortaya koymaktadır.[8] Ateist bilim adamları kendi ideolojileri ve ön kabulleri doğrultusunda bu deneye ve gözleme dayalı bilimsel bulguyu “beynin Tanrı inancını nasıl yarattığına” yorarak deneyle elde edilen sonucu bu şekilde yorumlasa da, bu veriler yukarıda sunduğumuz ayetlerle mükemmel bir uyum içerisinde gözükmektedir.
Selamlar



[1] Kur’an-ı Kerim, Mümin Suresi, 40/11.
[2] Kur’an-ı Kerim, Bakara Suresi, 2/28.
[3] Kur’an-ı Kerim, En’am Suresi, 6/27-28.
[4] Kur’an-ı Kerim, A’raf Suresi, 7/172.
[5] http://www.islammerkezi.com/ilmihal/kalu.htm
[6] Edip Yüksel, Mesaj Kuran Çevirisi, Ozan Yayıncılık s.156 dipnot
[7] Kur’an-ı Kerim, Rum Suresi, 30/30.

[8] Michael Brooks, Born believers: How your brain creates God 04 February 2009 by, New Scientist, http://www.newscientist.com/article/mg20126941.700-born-believers-how-your-brain-creates-god.html?full=true