27 Haziran 2012 Çarşamba

Kuran’a göre reenkarnasyon mümkün mü?

                Bu blogda spiritüalizmin vazgeçilmezlerinden olan panteizm, vahdet-i vücud, şirk, reenkarnasyon vs. gibi unsurlara sıklıkla değindim. Lakin, bir Müslüman açısından reenkarnasyon konusunu ayetleri sunarak ele almamıştım.
                 Öncelikle, başlıkta yönelttiğim sorunun cevabını  peşinen vereyim: Hayır… Kur’an’a göre reenkarnasyon, ruh göçü yani ölüp farklı bedenlerde yine yeni yeniden dünyaya gelmek mümkün değil.
Olayın “Neden?” kısmını Kuran ayetleri ışığında inceleyecek olursak...
Aşağıdaki ayet (40:11) İslam’da reenkarnasyon inancı “olduğunu” göstermek için sözüm ona delil olarak sunulan bir ayet:
"Dediler: "Rabbimiz! Bizi iki kez öldürdün, iki kez dirilttin. Artık günahlarımızı itiraf ettik. Buradan çıkmak için bir yol daha var mı?"[1]
Bu ayeti tek başına, cımbızlayarak okuduğumuzda, sanki insanlar iki kez dünyaya geliyorlarmış gibi algılanabiliyor ilk bakışta. Oysa bir antrparantez açarsak, Kur’an’ın ayetler cımbızlanarak okunamayacağını, bütüncül bir yaklaşımla okunması gerektiğini biliyoruz. Doğru okuma yöntemine birkaç örnekle şurada değinmiştik:
Reenkarnasyon konusuna dönersek, yukarıdaki ayette bahsi geçen günahkârlar nerede ve ne zaman “Bizi iki kez öldürdün, iki kez dirilttin. Artık günahlarımızı itiraf ettik. Buradan çıkmak için bir yol daha var mı” diye soruyorlar Allah’a?

Ahirette…
Yani ayette geçen iki kez ölme ve iki kez dirilme eylemlerinin birer tanesi bu sözler ahirette söylendiği zaman (-göreceli olarak- yeni) gerçekleşmiş durumda zaten. İnsanlar ölüyorlar ve Saat geldikten sonra yeniden yaratılıp kıyam ettiriliyorlar. Böylelikle ahiret hayatı başlamış oluyor…
Şimdi gelelim “iki kez ölme” ve iki kez dirilme” ifadesinde çözümlenmek için bekleyen diğer “ölme” ve “dirilme”ye… Bu ifadenin reenkarnasyonu mu yoksa başka bir şeyi mi anlattığını anlamak için ilgili diğer ayetlere bakalım:
Allah'a nasıl nankörlük ediyorsunuz/Allah'ı nasıl inkâr ediyorsunuz?! Siz ölülerdiniz, O sizi diriltti. Sizi yine öldürecek ve sonra diriltecektir. Nihayet O'na döndürüleceksiniz.[2]
Bu ayetteki ifade ise “bu dünyadaki”  inkârcıya yönelik. Yani az evvel yukarıda ele aldığımız Mümin Suresi  11. ayetle bildirilen ahirette söylenecek olan sözler –zamana tabi olan bizler açısından- henüz söylenmemiş inkârcılar tarafından.   Bu durumda şu an sağ olan, yaşayan herhangi bir inkârcı bir kez ölüymüş ve diriltilmiş hali hazırda…  Yaşıyor olduğuna göre diri, diriltilmiş durumda şu an… Bu durumda şu anki yaşam bir diriltilme herkes için… Ahiretteki diriltilmenin öncesinde olan bir ilk diriltilme… Bir başka deyişle, “Siz ölülerdiniz, O sizi diriltti.” ifadesinde geçen “diriltme” şu an yaşıyor olunması. Peki ya “siz ölülerdiniz” ifadesi?
İşte ayetin bu kısmında öyle ince, öyle derin bir gönderme var ki…
Spiritüalizm ve türevleri –ki buna pek çok tasavvuf ekolü de dahil- insanın özünde Tanrı ile bir bütün olduğunu, insanın Allah’ın parçası/ Allah’tan kopan bir parça olduğunu, dolayısıyla ezeli olduğunu, ve sonunda da O’na dönüp, Allah ile bütünleşeceğini (haşa) iddia eder. Oysa bu ayete göre insan ezeli falan olmadığı gibi, Allah kendisine can vermeden, imtihan olmak üzere yaratmadan evvel ölüler gibidir, ölüdür, bedeninden bağımsız olarak yaşayan, ruhlar âleminde bekleyen bir bilinci- ruhu falan da yoktur. Doğum öncesi adeta bir ölüm halidir.
Yani özetle aslında durum açık ve net:
1. Doğmadan evvel ölülermişiz.
2. Doğunca dirilmişiz.
3. Öleceğiz.

4. Ahirette diriltileceğiz.

İki diriltiliş ve iki ölüm…
Şimdi ayetler aracılığı ile bir kez daha ahirete gidelim ve orada olacaklardan yine haberdar olalım:
Ah bir görsen, ateşin başında durdurulup da şöyle dediklerini: "Ne olurdu, geri gönderilsek, Rabbimizin ayetlerini yalanlamasak ve müminlerden oluversek. İşin doğrusu şu: Önceden gizlemekte oldukları karşılarına dikildi. Geri gönderilselerdi yasaklandıkları şeyi mutlaka yineleyeceklerdi. Doğrusu, onlar, tam yalancıdırlar.[3]
Açıkça görüldüğü üzere inkarcılar yeni bir şans istediklerinde kendilerine bu şansın verilmeyeceği çünkü yine gönderilseler yine yasaklandıkları şeyi yineleyeceklerini vurgulayan ayetler reenkarnasyon inancının önünü tamamen kapamaktadır.
Böylelikle ayetleri topluca ele aldığımızda, hem reenkarnasyonun Kur’an’da yeri olmadığını hem de doğumdan önce insanın sahip olduğu ezeli (saf) bir bilinç hali- ruh, Allah’tan kopan parçası vs. olmadığını görmekteyiz.
Son olarak, konuyu daha da netleştirmek adına ele almak istediğim birkaç ayet var:
Hani, Rabbin, âdemoğullarından, bellerinden zürriyetlerini alıp onları öz benliklerine şahit tutarak sormuştu*: "Rabbiniz değil miyim?" Onlar: "Rabbimizsin, buna tanıklık ederiz." demişlerdi. Kıyamet günü, "Biz bundan habersizdik" demeyesiniz.[4]
“Kalu bela ayetleri” olarak bilinen bu ayetten yola çıkarak, Allah’ın dünyayı ve içindeki varlıkları yaratmadan evvel, öncelikle gelmiş ve gelecek bütün insanların ruhlarını yarattığı ve bunları ruhlar âlemi denilen bir âlemde bir araya getirdiği ve daha sonra hepsini birden huzurunda toplayarak kendilerine “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye sorduğu ruhların da “Evet, sen bizim Rabbimizsin”  diye cevap verdikleri[5] iddia edile gelmiştir.
Oysa ayete dil özelliği açısından baktığımızda, -di’li geçmiş zaman kipinin Arapça’da çeşitli amaçlarla kullanılması söz konusudur. Buradaki diyalog “lisan-i hal” iledir.[6] Anlam açısından da bu ayete diğer bir ayetle bütünlük içinde bakabiliriz:
 O halde sen yüzünü, bir hanîf olarak dine, Allah'ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata çevir. Allah'ın yaratışında değiştirme olamaz. Doğru ve eskimez din işte budur. Fakat insanların çokları bilmiyorlar.[7]
Yukarıdaki ayette Allah’ın insanları tek tanrı yani “Allah inancı mayası” üzerine/ İslam üzerine yarattığından bahsedilmektedir. Günümüzde yapılan bilimsel çalışmalar ve deneyler de bu ayetle mükemmel bir uyum içerisindedir. Nitekim bilinçleri beyaz bir kağıt gibi temiz olan çocuklar üzerinde yapılan deneyler, çocukların Tanrı inancına karşı güçlü, doğal bir algılama eğilimi olduğunu ortaya koymaktadır.[8] Ateist bilim adamları kendi ideolojileri ve ön kabulleri doğrultusunda bu deneye ve gözleme dayalı bilimsel bulguyu “beynin Tanrı inancını nasıl yarattığına” yorarak deneyle elde edilen sonucu bu şekilde yorumlasa da, bu veriler yukarıda sunduğumuz ayetlerle mükemmel bir uyum içerisinde gözükmektedir.
Selamlar



[1] Kur’an-ı Kerim, Mümin Suresi, 40/11.
[2] Kur’an-ı Kerim, Bakara Suresi, 2/28.
[3] Kur’an-ı Kerim, En’am Suresi, 6/27-28.
[4] Kur’an-ı Kerim, A’raf Suresi, 7/172.
[5] http://www.islammerkezi.com/ilmihal/kalu.htm
[6] Edip Yüksel, Mesaj Kuran Çevirisi, Ozan Yayıncılık s.156 dipnot
[7] Kur’an-ı Kerim, Rum Suresi, 30/30.

[8] Michael Brooks, Born believers: How your brain creates God 04 February 2009 by, New Scientist, http://www.newscientist.com/article/mg20126941.700-born-believers-how-your-brain-creates-god.html?full=true

33 yorum:

  1. Ayrıca bu ayete göre de cennettekiler sadece bir kez ölüm deneyimi yaşamışlar:

    Dühan Suresi 56 Orada, ilk ölüm dışında ölüm tatmazlar. Allah onları cehennem azabından korumuştur.

    YanıtlaSil
  2. Selamun aleykum,

    Yazdıklarının yarısının yanlış olduğunu düşünüyorum, ama cevap olarak bir iki satır yazmak istemiyorum. Zira anlaşılması zor mesele olduğu için detaylı yazmam lazım. Ama bir çift laf söyleyip gideyim.

    Evvela "kuran araştırmaları grubu" diye bir güruhun birkaç kabulünün burada yansımalarını görmek beni şaşırtmadı. Uydurulan Din diye yazdıkları kitaba uzun bir tenkid yazacağımı söylemek isterim.

    Bunların tasavvufa tepki olarak gaza gelip hızlarını alamayıp bazı gerçekleri de inkar yoluna gittiklerini ve pek çok kişiyi ve hususi olarak "bilgisi olmadan fikri olmaya alışmış" kesimleri menfi olarak etkilediğini düşünüyorum.

    Özellikle "ruh" mefhumunun reddi, gerçekten pek çok meselenin anlaşılmasında problemlere yol açmaktadır. İnsanın ölü olması "ruh" ve "beden"in birbirinden ayrı olmasına denir.

    Bu sebeple uyku kuranda "vefat" kelimesiyle anlatılır. Zira uykuda ruh bedenden ayrılır. Ölümde de aynısı olur.

    İnsanın ilk doğumu esnasında 16. haftada "ruh" üflenir. Ondan önce "ruhsuz"ken hayvandan farkı yoktur. Şekli tamamlanmadan öncesinde ise canlı değil, ölüdür. Kuran'da bu aşamalar vardır. Yani önce ölü, sonra canlı ve daha sonra "ruhlu" olmaktadır. Hayvandan mahiyet farkı vardır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. A.S Orhan,

      Kuran Araştırmaları grubunun ruh kavramı ile ilgili bir çalışmasını daha evvel okuduğumu hiç hatırlamıyorum.

      Caner Taslaman’ın ruh’la ilgili bir çalışması vardı, o da agnostik duruşu öneriyordu:

      http://www.canertaslaman.com/2011/09/beden-ruh-dualizmine-teolojik-agnostik-tavir/

      Ayrıca Kuran araştırmaları grubunun tasavvufa karşı yeterli ölçüde/ hak ettiği derecede sert bir tavrı olduğunu da düşünmüyorum; bu konu çok bulaştıkları bir konu değil sanki. Bu da benim önemsediğim bu gruba naçizane eleştirim olsun, yeri gelmişken.

      Tasavvuf konusundaki en elle tutulur eleştiriler Abdülaziz Bayındır hocanın ve her ne kadar çok göz önünde olmasa da bu konudaki duruşunu pek beğendiğim Şinasi Gündüz hocanın. (İst. Üni. İlahiyat Dekanı)

      Gelelim eleştirilerine, asıl konuya…

      Öncelikle, Kuran’da “Ruh” kelimesi insanın sahip olduğu hayalet / ruh anlamında hiçbir yerde kullanılmıyor. (Yanlış mealler haricinde)

      Ayetlere göre insanın sahip olduğu, bizlere canlılık veren şey “ruh” değil… Zira, zaten bu mantıkla ruh üflenen Hz. Adem ve Hz. İsa haricindeki kimsenin canlı olmaması gerekirdi.

      Ruh üflemek’le ilgili ayetlere “x” koyup objektif bir gözle bakarsan Allah’ın eşeysiz yani işin içinde cinsellik olmadan yaratma kudretine işaret ettiğini kolaylıkla görebilirsin. Ahirette gerçekleşecek olan yaratılışa benzer şekilde… (Hz. İsa ve Adem'in yaratılışının benzerliğini vurguluyan 3:59'a da bakmayı unutma lütfen)“Ruh üfleme” de yine insanın Tanrısal olduğu, Allah’ın parçası olduğu (haşa) falan anlamına gelmiyor. Zaten böyle olsaydı Hıristiyanlar pek de haksız olmazlardı. (haşa)

      (Ayrıca Ruh üflemek’le ilgili ayetleri incelerken, Hz. İsa’nın Allah’ın izniyle gerçekleştirdiği kuşlara -insan olmayana- “üfleme” olayına da bakarsan tablo daha net oturacaktır inşallah. 3:49)

      Özetle, Kuran’da “Ruh” vahiy meleği (Ruhul Kudus), vahiy ve olsa olsa irade sahibi insanı hayvandan farklı kılan şey vb. gibi kullanılıyor.

      İnsanın sahip olduğu hayaletimsi “ruh” kavramı Antik Yunan’dan gelme. (Platon)

      İslam âlimleri addedilen zatlar da zaten inanılmaz Antik Yunan etkisinde. Bunu sadece ruh konusunda değil, evren hadis mi kadim mi tartışmalarında dahi İbn Sina’da vs. görüyoruz.

      Bahsettiğin ayet şu galiba:

      Zümer Suresi 42 Allah, canları, ölümleri sırasında alır, ölmeyenleri de uykuları sırasında. Sonra, haklarında ölüm hükmü verdiklerimi alıkoyar; ötekileri, belirlenen bir süreye kadar salıverir. Bunda, iyice düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.

      Demek istediğin şey de şu olsa gerek:
      “Bu ayette kast edilen kalp durması değil…”

      Şöyle diyelim:

      Nefs= "yaşam enerjisiyle bedenin buluşması sonucunda ortaya çıkan psiko-biyolojik karakter"

      Uykuda, baygınlık anında veya bitkisel hayatta bu o kişiye özgü karakter veya irade ortadan kalktığından veya çok azaldığından bu ifade kullanılıyor olabilir.

      Rüyalarda ise yine arzularımızı gerçekleştirebiliyoruz. Yine az da olsa bir psiko-biyolojik karakteristik sergiliyoruz. Hatta komada bile yaşama tutunma ve mücadele olayı bunun devam etmesinden... Ama işte bu nefsin iyice azalması "alıkoyulma" olarak tanımlanıyor olabilir.

      Burada tarafımdan şiddetle itiraz edilen şey insanın tanrısal (ezeli-ebedi) bir parça taşıması, ve bu taşıdığı hayaletimsi şeyin bedenden bağımsız bir varlığının olduğunun iddia edilmesidir. Asıl zararlı olan ve insanları cin aldatmacalarına karşı, ruh çağırma celseleri vs. adı altında, savunmasız bırakan bu sapkın düşüncedir.
      Selamlar

      Sil
    2. 1. Benim bir ayrıma dikkat çekmem gerekiyor.

      Kuranda "ruh" kelimesi geçiyor. Bu "ruh" da her insana üflenmektedir. Sade ademe değil. Anlatılan yaratılış basamakları her insan için geçerlidir.

      Kuranda ölenlerden meleklerin "nefs"lerini alacakları yazar. Yani "nefs" candır. Ama rüyada sadece "vefat" ediliyor. Ölenler ise "mevta" oluyor. Yani mevta ile vefat farklı.

      Bilgisayarın elektriği, donanımı ve yazılımı var.
      İnsanın da nefsi(can), bedeni ve ruhu var.

      Uykuda nefs kalıyor, kalp atıyor fakat ruh ayrılıyor.
      Mevt(ölüm)de ise nefs ve ruh ayrılıyor.

      Melekül mevt(ölüm meleği) ise nefsini alıyor. Yani vefatı ruhun çıkması olarak düşünmek en doğrusu. Zira vefat uykuda oluyor, fakat ölümde de oluyor. Ama uykuda mevta olunmuyor. Bir yandan da mevta olunca nefs çıkıyor. Demek ki nefs ve ruh ayrı şeyler.

      (Araf 7/40) ayetinde göklerin kapılarından bahsediliyor. Yani ruhlar melekler canı çıkardıktan sonra melekler refakatinde gidecektir. Aynı bilgisayarın fişini çekip yazılımı flaşla götürmek gibi düşünebilirsin.

      Fiş elektriği keser, nefs(can) alınır. Yazılım(ruh) da flaş bellek(melekler) ile götürülür. Göğün kapılarından geçer. Bazıları da derece derece o kapılardan geçer, geçemez. Bunlar ayetlerde yazıyor, kafamdan uydurmuyorum.

      Ruh insanı hayvandan ayıran şeydir. Allah her insanı "ehseni takvim" yani "iyi kıvam", "kamil şekil"de yarattıktan sonra hayvandan farklı olarak içine ruh üfler.

      Nefs senin kafana göre tanımladığın şey değildir. O bedenden çıkan bir şey, ayetlere göre. Yani candır.

      Sil
    3. Orhan:

      "Kuranda "ruh" kelimesi geçiyor. Bu "ruh" da her insana üflenmektedir. Sade ademe değil. Anlatılan yaratılış basamakları her insan için geçerlidir."

      demişsin...

      Secde Suresi32/9

      “O, odur ki, yarattığı her şeyi güzel yarattı. Ve insanın yaratılışına çamurdan başladı. Sonra onun neslini bir üsareden, hor görülen bir sudan oluşturdu. Sonra ona bir biçim verdi ve onun içine kendi ruhundan üfledi. Sizin için, işitme gücü, gözler ve gönüller vücuda getirdi. Ne kadar da az şükredersiniz!”

      Bu ayette tüm insanlardan değil Hz.Adem'den bahsediliyor. Adem’den olan bizler yani nesli de eşeyli (üsareden, sudan) üremiş işte...Ruh üfleme metoduyla değil.

      Tamamlayıcı olması için:

      Sad 38/72 “Hani, Rabbin meleklere şöyle demişti: ‘Ben çamurdan bir insan yaratacağım. Onu kıvama erdirip içine ruhumdan üflediğimde, önünde secde ederek eğilin!’”

      Adem ve İsa'nın yaratılışları çok benzer.
      İkisi de Allah'ın cinsellik olmadan yaratmasına harika birer örnek. Biz de ahirette öyle yaratılacağız.


      Selamlar

      Sil
    4. Verdiğin ayet sadece ademin ruh üfleme ile yaratıldığını söylemiyor. Sadece bu ayete bakarak sadece ademe ruh üflendiğini bilebilirsin, diğer şeylerde bilgisiz kalabilirsin.

      Ancak benim sana verdiğim diğer ayetlere bakarsan ruhun tüm insanlara verildiğini görürsün. Ne kadar saçma bir düşünce ki ademin yaratış şeklini değil, yapısını istisna addediyorsunuz. Böyle bir şey yok.

      İnsana ruh üflenmektedir, yoksa ruhunun olmadığını mı söyleyeceksin, öyleyse meleklerin semaya götürdükleri şey nedir? Bedeni mi götürecekler? Ölümden sonra melekler bedenden canı çıkarıyorlar, bu tam olarak nefs kelimesi diye geçer.

      Ancak ruhu götürürler. Bu kulun bilgilerini içeren yapısıdır. Beden ruhun ikame ettiği yerdir. Bunun karşıt tezini kurandan çıkaramazsın, ama araştırırsan tam olarak böyle olduğununu ayetlerin bütüncüllüğüyle anlarsın.

      Ben bu meseleyi detayıyla anlatsam, uzun yazmam gerekecek.

      http://www.youtube.com/watch?v=sa7-yWxi3zI

      Sakin olup peşinhükümlerini yavaşça yere bırakırsan anlayacaksın. Caner taslaman, felsefe okumaktan kusura bakmasın dine zaman bulamamış olabilir. Böyle çok zeki insanlar tanıyorum, bazı şeylerde çok basit hatalar yapabiliyorlar.

      Sil
  3. Bu ayetlere dikkat et:

    http://www.youtube.com/watch?v=L4U8I8fvWpU&feature=related

    YanıtlaSil
  4. Orhan,

    Abdülaziz Hoca da benim yukarıda sana gösterdiğim Secde 7-9’dan başka bir ayet vermiyor verdiğin linkteki videoda.

    Hatırlayalım:

    O, odur ki, yarattığı her şeyi güzel yarattı. Ve insanın yaratılışına çamurdan başladı.
    Sonra onun neslini bir üsareden, hor görülen bir sudan oluşturdu.
    Sonra ona bir biçim verdi ve onun içine kendi ruhundan üfledi. Sizin için, işitme gücü, gözler ve gönüller vücuda getirdi. Ne kadar da az şükredersiniz!

    Burada ruh üflenme olayı sadece Adem’e.
    “Yok hayır herkesedir” dersen gariplik olur çünkü bu kez Adem’in (ilk insanın) ruhu yokmuş, da geriye kalanların varmış gibi yanlış bir anlam çıkar.

    Ayrıca Adem’le İsa’nın yaratılış benzerliğini vurgulayan ayet anlamsız kılınmış olur.

    Kaldı ki herkese ruh üflenmiş olsa, İsa’nın farklı (babasız) yaratılışının ne özelliği kalıyor?

    Allah’ın ruh üflediğini açık -net bildirdiği iki kişi var:

    1)Adem
    2)Meryem (İsa)

    Bunların ortak noktaları ise cinsellik olmadan yaratılmış (ruh üflenmiş) olmaları. Başka da bildirilen bir ortak noktaları yok.

    Bunları tartışmamızın da bir anlamı yok, ayetler öyle söylemiyor ama söylemiş olsaydı bile, sadece ilk insana (ya da insanlara) ve İsa'ya ruh üflenmiş olmasıyla, her insana ruh üflenmiş olması arasında bir fark yoktur konumuz açısından. Her insana ayrı ayrı ruh yani daha önceki yorumlarda belirttiğim üzere ilahi bilgi/vahiy işlenmesinin, hayalet inancına hiçbir dayanağı yine yoktur çünkü.

    Selam

    YanıtlaSil
  5. Yav kardeşim sen beni dinlemiyorsun galiba.

    Verdiğin ayette insanın yaratılışı anlatılıyor, bu her insan için geçerli. Yani insanın yaratılış kanunu anlatılıyor. Onun adem için olduğunu da nereden çıkarıyorsun? Adem mi demiş? Hayır, insan demiş.

    1. Adem de aynı aşamalarda yaratılıyor, tek fark rahimde değil, dışarda bir yerde.

    2. İsa da aynı şekilde yaratılıyor, tek fark yumurtanın döllenmesi erkeksiz oluyor, sonra yine ruh üfleniyor.

    3. İnsanlar da aynı şekilde, tamamen döllenmeden sonra şekil alıyorlar, sonra ruh üfleniyor.

    Yani anlamsız kalacak bir durum yok. Ruh insanın bir parçası ve insan olmasını sağlayan önemli bir unsurudur.

    Herkesedir deyince adem niye ruhsuz kalsın? Yani anlaşılması zor bir şey söylemiyorum. Ama aynı şeyleri tekrarlıyorum.

    Bedenin oluşma şekli nasıl olursa olsun, ister dış ortamda döllenme olsun(adem), ister dış etkenlerle içerde döllenme olsun ve gelişsin(isa) veya içerde normal döllenme ve gelişme olsun(normal) her insana ruh üflenir. Anlamsız veya eksik bir şey kalmıyor, bilakis ruhsuz düşünürsen diğer ayetleri anlamsız kılarsın.

    Meleklerin götürdüğü şey, rüya mekanizması, uykuda vefat edilmek, hayvandan derece değil mahiyet farkı olması gibi meseleler senin görüşüne göre tamamen boşluktadır. Ancak ruhu bunlara koyunca "cuk" diye oturuyor.

    İnşallah anlatabilmişimdir.

    YanıtlaSil
  6. Asıl sen dinlemiyorsun ve üstüne üstlük ayetler üzerinde derin düşünmüyorsun.

    Soru 1. Yaratılışına çamurdan başlanan insan kim?
    Cevap: Adem. Nokta.

    Soru 2. Kimin nesli bir üsareden oluşturuldu?
    Cevap: Adem. Nokta.

    Soru 3. Allah kime biçim verdi ve içine ruhundan üfledi?
    Cevap: Adem. Çünkü yaratılışına çamurdan başlanan ve nesli üsareden oluşturulan ilk insan= Adem

    Konu hakkında Kuran’dan ayet yazmadığın gibi, yok melekler ruhu alırmış da semaya götürürmüş de hikayelerine hiçbir dayanak sunmuyor, üstüne üstlük sana sabırla cevap verene ukala cevaplar yazıyorsun. Hiç yakışık almıyor Orhan.

    Selam

    YanıtlaSil
  7. Evvela tartışmak istemiyorsan baştan söyle, ben de uğraşmayayım boşuna, tek sabreden sen değilsin.

    Soru 3. Allah kime biçim verdi ve içine ruhundan üfledi?

    Cevap: Sadece ayetleri yazacağım.

    secde 7-9:

    -o yarattığını güzel yapıp, insanı yaratmaya çamurdan başladı.
    -sonra onun neslini basit bir sudan yaptı.
    -sonra ruhundan üfledi. sonra görme-işitme-gönül verdi.

    delil1: görme-işitme-gönül ruhla oluyor, bunlar her insanda var.
    delil2: ruhun üflenmesinden önce "onun nesli"nden bahis var.

    ahkaf, 15 ve lokman, 14. ayetlere göre;

    -insanın sütten kesilme yaşı 24 ay(2 yıl)dır.
    -annenin insanı taşıma süresi de 30 aydır.

    delil3: insanın anne karnında kalma süresi 6 aydır, kalan 3 ayda
    ruh üflenmediği için insan değildir.

    muminun 14;

    -alak-mudğa-lehm(sürekli halaka fiiliyle)
    -en son âhara halkan(başka bir yartılış ile) inşa ettik.

    delil4: "başka yaratılış"ın en son olması, secde 9u açıklamakta.
    yani bu ruhun üflenmesi ve insan olunmasıdır.

    tüm ayetleri beraber düşününce hepsi destekliyor, ama seninkisi sadece bir yorumdur.

    hud 1: kuranın muhkem ayetleri allah tarafından açıklanır.

    senin yorumunla değil.

    YanıtlaSil
  8. Tartışmak güzel bir şey, güzel bir üslupla yapıldığında…

    Eleştirim sorgulamana değil, üslubuna…

    Delil 1 itiraz: tamamen senin ön kabulun bir dayanağın yok.

    Delil 2 itiraz: Bu üç ayeti üsüste okuduğumuzda, eğer "sonra" ifadesini zaman olarak ele alırsak ilk topraktan yaratılan insanda ruh yokmuş anlamı gibi garip bişi ortaya çıkar.

    Delil 3 itiraz: Ahkaf 15’e göre, anne karnında taşınması+ emzirme süresi= 30 ay.

    Lokman 14’e göre emzirme süresi 24 ay

    Sonuç: “insan” 6 ay anne karnında taşınıyor.

    Bilimsel olarak döllenmeden itibaren 266 gun gebelik süresi.

    6 ay= 180 gün ve 266-180= 86

    İlk 86 gun cenin insan değil diyorsun. Eyvallah.

    Zaten diğer ayetlere göre de (22:5, 23:14) gebeliğin ilk günleri nefs ya da insan değil.

    Sperm-> embrio-> mudga vs. 86 gün sonra "insan" denebilir aşamaya geliyor.

    Ama buradan yola çıkıp 86. Günde “ruh” üflendiğini söylemek de nereden çıkıyor? Ortada hiçbir delil yokken.

    Ayetlerden delil sunarak ancak şunu söyleyebilirsin: Nefsin (bilinç/ kişilik) ilk belirtileri döllenmeden yaklaşık 86 gün sonra ceninin beyninde zuhur ediyor.

    Sen ise ne yapıyorsun, elinde delil olmamasına rağmen 86. Günde cenine hayalet üfleniyor, sonra da vefat ettiğinde melekler bu ruhun koluna girip göklerde, semaya uçuyorlar
    diyorsun:)

    YanıtlaSil
  9. Anlaşılamayan noktayı teşhis etmiş bulunuyorum.

    Secde 7-9'u tekrar vurguluyorum,

    3 cümle yazdım.

    1. insanı yaratmaya çamurdan başlanılması.

    bana göre burada insanlıktan bahsediliyor, ama hadi diyelim ki burada adem mevzu-u bahsolunuyor.

    2. sonra "ONDAN NESLİNİ" yaratıyor, yani insanlığı.

    3. ruh üflenmesi

    neslini yarattı diyor, sonra nesline ruh üfleniyor. buradan nasıl bir mantıkla ADEM dahil olmuyor, adem ruhsuz kalıyor fikrini çıkarıyorsun anlayamıyorum.

    Yani ademle beraber tüm insanlığa teşmil edilecek şekilde cümlede "Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî" deniyor.

    Bak buraya dikkat edersen mesele çözülür.

    Sevvahu ve nefeha diyor değil mi? Yani şekillendirdi ve üfledi.

    Bunu aynı şeye dediğine göre, ruh üflenen nesne önce şekillendirildi demektir. Öyleyse şekillenen şeyler bütün insanlık olduğuna göre, ruh üflenen şeyler de tüm insanlıktır.

    Bu anlaşılması o kadar zor bir şey mi bilmiyorum ama çok açık bir şey olduğunu düşünüyorum. Diyor ki, şekle soktuk ve üfledik. Şekle soktuğu şey ne? Nesiller ve adem. Adem istisna değil. Hepsi şekle sokuldu. Ruh üflediği şey de şekle soktuğu şeyle yan yana kullanıldığı için şekle soktuğu şeyle aynı şey. Yani her insana aynı şey yapıldı.

    Yani burada inatlaşmak için mi konuşuyoruz, yoksa hakikati mi arıyoruz.

    YanıtlaSil
  10. Orhan:
    ve nefeha fîhi min rûhihî: ve üfledi "onun" içine ruhundan
    Ben buradan tüm insanlığı anlamıyorum. Hz. Adem'i anlıyorum.

    Kaldı ki daha önce de defalarca belirttiğim üzere tüm insanlığa ruh üflenmiş bile olsa bu senin dediğin gibi meleklerin alıp semalara uçurduğu bir hayalet değil. Ruh kelimesine "x" koy bak, bilinç-vahiy gibi bir anlama geldiğini rahatlıkla göreceksin.

    Anlaman için sana bir de şöyle anlatalım:

    İnsanın hissetmesi için içinde hayalet-hortlak taşıması gerekmiyor.

    Yok eğer gerekiyor dersen, o zaman da sana içinizdeki hortlak nasıl hisseder tek başına diye sorarlar.

    O zaman da şöyle demen gerekir "ruhların içinde de zıpırcık denilen yaratıklar vardır ve o sayede hissederler."

    Sonra zıpırcıklar nasıl hisseder diye bir soru gelir.

    O zaman da "zıpırcıkların için de Yipircik adlı ilahi varlıklar vardır, bu sayede hissederler"....

    Bu uydurmaların böyle sonsuza dek sürer gider.

    Selamlar.

    YanıtlaSil
  11. Senin içine ruh üfledi dediğin ve ademe izafe ettiğin şeyden önce ayette geçen ve senin büyük ihtimalle "kırptığın" kelime nedir biliyor musun?

    "sevvahu"

    Bu kelime kim için kullanılıyor, o da mı sadece adem için?

    Senin dediğin şey doğru olsaydı yani bu cümlede adem anlatılıyor olsaydı, "hem sevvahu hem de nefeha" fiillerinin muhatabı adem olurdu. Bu ne demek peki?

    Hem Ruh üflenen kişi adem.
    Hem de vücudu şekillenen adem.

    Yani bizim böyle değil, bizimki dank diye şekillenmeden var oldu. Sen bunu diyorsun.

    Ruh hisseden bir varlık değil, bakan varlığı görene çeviren, işiten varlığı dinleyene çeviren, düşünen varlığı tefekkür edene çeviren bir yazılım gibi. Allah'ın "emanet" diye tanıttığı şeydir. İnsanı hayvandan ayıran ve bunlardan mahiyet olarak farklı kılınmasını temine medar olan şeydir.

    Senin verdiğin ve kendine göre bir mantıkla anladığın ruhun içinde ruhun çalışması için bir varlık olması fikri ile benim anlattıklarımın alakası yok.

    Ben diyorum ki, bilgisayarın çalışması için yazılım gereklidir. Sen diyorsun ki, o zaman yazılım nasıl çalışıyor? İşte bu kadar mantıksız ve anlamadan gelen itirazlara cevap vermek ancak Allah rızası için yapılır.

    Hayalet senin kafanda kurduğun bir figür. Ruh kelimesi kuranda da geçer, ayetlerin ayeti izah ettiği sırayı izlersen bunun her canlıda olduğunu görürsün. Rüyaların nasıl oluştuğunu da anlarsın, gelecekten nasıl haber verdiğini de çözersin.

    Seni bilmem ama benim başıma çok böyle olay gelmiştir, gelenleri de tanırım, gelecekten haber vermekte olan rüyalar vardır doğru yorumlandığı müddetçe. Bu zaten kuranda Yusuf kıssalarında da geçer. Gelecekle ilgili bu hadiseler ruhsuz gayri kabil-i izahtır.

    Göklerin kapıları ayetlerde de geçmektedir. Senin anlayışınla bu ayetler havada kalmaktadır. Benim söylediğimle hepsi bir yere oturuyor.

    YanıtlaSil
  12. Orhan,

    Bir kere ben neden kasıtlı olarak bir şey kırpayım? Ne saçma sapan sözler bunlar. Artık ya şu gereksiz saldırganlığından vazgeç ya da tartışma adabını bilmiyorsan, kendine hâkim olamıyorsan sana kimse burada zorla bir şey yazdırtmıyor. (Sadece bu yazıya yaptığın yorumlar için söylemiyorum bunu.)

    Yüzde yüz sonuca varamayacağımız birşey üzerinde boşa tartışıyor, zaman kaybediyoruz. Orada biçimlendirilen de yine Adem de olabilir. Senin söyleminin benzerini sana iade edeyim: o da biçimsiz değil heralde… Olay şu ki tüm bunlar aslında tam olarak tartışmamızın konusu bile değil, çıkış noktamız da bu değildi zaten.

    Defalarca söylediğim üzere, senin yorumunun doğru olduğunu varsaydığımızda da yine ortada hayalet gibi bedenden ayrı meleklerin semaya yükselttikleri bir ruh yok! Nokta.

    Bak:

    Ali İmran 49 Ben, çamurdan, kuş görünümünde birşey yapar, ona ÜFLERİM de Allah’ın izniyle kuş oluverir.

    Maide 110…. Benim iznimle çamurdan kuş görünümünde bir şey yaratıyor, içine ÜFLÜYORDUN da o benim iznimle kuş oluyordu….

    Ne demiştik ruh= bilinç, irade, insana yüklenen vahiy

    Aslında şu noktada hemfikiriz:
    Ruh hayvanda olmayan ve insanı ondan farklı kılan bişi.

    Ama ruh bir hortlak, hayalet yani bedenden bağımsız var olabilen, kabir azabı çekebilen, melekler tarafından kolundan tutulup semaya götürülen, celseler aracılığıyla iletişim kurulabilen bir şey değil.

    Hayalet senin kafanda kurduğun bir figür demişsin bana ama yeri geldiğinde aslında tüm bu mesajlaşma trafiğine asıl sebep olan senin “… öyleyse meleklerin semaya götürdükleri şey nedir? Bedeni mi götürecekler?” söylemlerin. Ortaya koyduğun ruh beden düalizmi... Sen burada bildiğin bedenden bağımsız var olan bir hayaleti tasvir ediyorsun arkadaşım.

    Böyle bir şeye Kuran’dan delil falan getiremezsin, ancak kendi fantastik senaryolarını anlatırsın.

    Selametle

    YanıtlaSil
  13. Bu arada sana son birşey sormak istiyorum:

    Aşağıdaki ayetlerde kast edilen tüm insanlık diyorsun.

    Secde Suresi32/7-9

    “O, odur ki, yarattığı her şeyi güzel yarattı. Ve insanın yaratılışına çamurdan başladı. Sonra onun neslini bir üsareden, hor görülen bir sudan oluşturdu. Sonra ona bir biçim verdi ve onun içine kendi ruhundan üfledi. Sizin için, işitme gücü, gözler ve gönüller vücuda getirdi. Ne kadar da az şükredersiniz!”

    Ve aynı zamanda anne karnında taşınma+ emzirme süresiyle ilgili ayeti dayanak alıp ruhun üflenmesi takriben 86. gün oluyor cenine diyorsun. Yani Secde Suresi'nde bahsedilen durumun bu 86. güne tekabül ettiğini söylüyorsun sanırım? Demek istediğim en baştan Adem'in yaratıldığı zaman gerçekleşiyor bu falan demiyorsun değil mi?

    Bu durumda senin benim reenkarnasyonla ilgili yazımda itiraz ettiğin nokta neydi?

    YanıtlaSil
  14. Ben ruhla ilgili itirazlarına vurgu yaptım. Hem ayrıca Emre19(bilmemkaç)'ın da kabir azabı ve sair konularda yaptığı ve ortak kanaatleriniz üzerinde çok fazla yanlışlar var fikrimce.

    Kabir azabı var, istisnai cennete giren filan adam yok düşüncesindeyim ama bunları izah ve şerh çok fazla vakit alacak yazılarla olur, inşallah onları da ilerde halledeceğim.

    Bunların beslendiği kaynakları da hemen hemen biliyorum zaten, kurulan cümlelerin harf harf benzerliğinden. Neyse benim burada Allah rızası için sade ikaz vazifem vardı, kimseye bir şeyi ne kabul ettirmeye tevessül, teşebbüs veya tenezzül ederim; ne de kimseyi yola getirmek gibi haddi aşan tavırlara girişirim.

    Neyse ne, anlamak istemeyen anlamaz. Söyler geçeriz.

    İyi günler.

    YanıtlaSil
  15. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  16. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  17. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  18. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  19. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  20. Ruh konusunda yapılan tartışmalar bence anlamsızdır en azından şimdilik.Ruh konusunda herkesin ortaya koyduğu görüş aslında akla yatkın gelmekle birlikte gözden kaçırdığımız bir nokta var o da şu ayette belirtiliyor;

    Ve sana ruhtan sorarlar. De ki: "Ruh, Rabbimin emrindendir. Ve size, ilimden sadece az bir şey verilmiştir."
    İSRA SURESİ 85

    Evet bu ayetten anlaşılacağı üzere ruh hakkında fazla bir bilgimiz yok. O zaman bilmediğimiz bir şey hakkında tamam fikir beyan edebiliriz ama yersiz tartışmaya hiç gerek yoktur.

    Acaba ileride bilimsel araştırmalara paralel olarak, bize bilgi nasip olurmu? Orasını bilemem ancak ruh konusunda ne kadar bilgi edinirsek edinelim ''size az bir bilgi verilmiştir'' sözünden hareketle (haklılık ortaya koyacak kadar)yeterli bir bilgiye sahip olamayacağımız açıktır.Zira Kur'an sadece bize değil bizden sonraki kıyamet gününe kadar gelecek insanlara da hitap eder.

    Bu bağlamda ''size az bir bilgi verilmiştir'' sözü onları da kapsar.Bundan dolayıdır ki ruh konusunda hararetli tartışmalar bence yersizdir.

    Ayrıca Abdülaziz bayındır'ın ruh hakkında anlattıkları akla oldukça yatkın durmakla birlikte yine de şu ayeti zaman zaman hatırlamakta yarar var diye düşünüyorum;

    Ve sana ruhtan sorarlar. De ki: "Ruh, Rabbimin emrindendir. Ve size, ilimden sadece az bir şey verilmiştir.
    İSRA SURESİ 85

    Sevgiler

    YanıtlaSil
  21. İslam'da Reenkarnasyon olmadığı konusunda, insanların en çok aklına yatmayan bir düşüncede;

    "İslam'da reenkarnasyon yoksa genç yaşta/henüz günahlardan sorumlu olmayan bir yaşta, ölen bir çocuk, cennete gidiyorsa bu bana haksızlık olmuyor mu?" düşüncesi..

    Bende böyle söyleyenlere, bu insanlara ikinci bir şans verilebileceğini söylüyorum. Ama Kur'an da tam olarak böyle bir ifade görmedim, kendi görüşüm.. belki Nahl süresi 70.ayet..

    “Allah sizi yarattı. Sonra sizi vefat ettirecek. İçinizden bazıları ömrün en basit ve düşük noktasına geri çevrilir ki, bir ilimden sonra hiçbirşey bilmez olsun.” (Nahl- 70/16 - 70)

    ya da Hac süresi 5.ayet..

    "Ey insanlar! Ölümden sonra dirilme konusunda kuşku içinde olabilirsiniz. Ama şu bir gerçek ki, biz sizi bir topraktan, sonra bir spermden, sonra bir embriyodan/döllenmiş bir karışımdan, sonra ne olduğu kısmen belirli, kısmen belirsiz bir et parçasından yarattık ki, size açık-seçik beyanda bulunalım. Ve sizi rahimlerde, belirlenen bir süreye kadar dilediğimiz şekilde bekletiyoruz. Sonra sizi bir çocuk olarak çıkarıyoruz. Daha sonra da tam kuvvetinize ulaşmanızı sağlıyoruz. Bununla birlikte içinizden bir kısmı öldürülüyor, yine içinizden bir kısmı ilimden sonra bir şey bilmesin diye ömrün en basit ve düşük noktasına geri gönderiliyor. Yeryüzünü de sönmüş kül halinde görürsün. Nihayet onun üzerine suyu indirdiğimizde titrer, kabarır ve her güzel/bereketli çiftten bir şeyler bitirir." (Hac - 88/22 - 5)

    ve Zümer süresi 42.ayet

    "Allah, canları, ölümleri sırasında alır, ölmeyenleri de uykuları sırasında. Sonra, haklarında ölüm hükmü verdiklerini alıkoyar; ötekileri, belirlenen bir süreye kadar salıverir. Bunda, iyice düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır." (Zümer - 59/39 - 42)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam,
      Niçin haksızlık olsun ki? Allah için zaman söz konusu değil, herkesin özünü de en iyi bilen o.

      Cehennemliklerin ömrünü cehennemlik bir anında, cennetlik özü olanları da cennetlik bir anında sonlandırıyor işte.

      2. bir şansa dair ve reenkarnasyona hiçbir ayet yok Kuran'da, elbette bütünlük içinde, cımbızlanmadan, Kuran'ı Kuran'ın açıklamasına izin vererek bakıldığında...

      Sil
    2. Allah baştan tüm insanlar içinde bu söylediğini yapabilirdi. Nasıl olsa kimin iyiliği, kimin kötülüğü tercih edeceğini biliyordu. Ama biz muhtemelen itiraz edecektik. Cımbızlamak konusunda çok haklısın bende Burak Özdemir'in ya da diğer ezoterik saçmalıkla piyasaya sürülmüş kitapların yazarlarının yaptıkları ikiyüzlülüğü biliyorum. Fakat özel durumda olan insanlara verilecek ikinci şans konusuna aykırı bir ayette bilmiyorum. Mesela sen yukarıdaki ayette "İçinizden bazıları ömrün en basit ve düşük noktasına geri çevrilir ki" kısmını nasıl yorumlarsın?

      Sil
  22. Hac 5 ...Bununla birlikte içinizden bir kısmı öldürülüyor, yine içinizden bir kısmı ilimden sonra bir şey bilmesin diye ömrün en basit ve düşük noktasına geri gönderiliyor...

    Şununla ilintili olması mümkün:

    Yasin 68. Kimi uzun ömürlü kılarsak, onu yaratılışta gerisin geri çeviririz. Hâlâ akıllarını işletmiyorlar mı?

    Yaşlıları düşünelim. 100 küsur yaşından uzun yaşayanların bazılarında dökülmüş dişler yeniden çıkıyor, anal bölgedeki kaslar bebekkenki hale dönüyor ve bez kullanıyorlar. Psikolojik olarak da bebeksi davranışlar gösterebiliyorlar vs.

    YanıtlaSil
  23. seinael kardeş selam,

    O bahsettiğin ayette bahsi geçen en düşük noktası, yaşlılığın en ileri safhasıdır.Ömrün en düşük ya da en basit noktası neresidir? Hiçbir şey bilmediğimiz (bebeklik) çağıdır.Zaten orada ilimden sonra bir şey bilmesin diye diyor yani o ilmi unutsun demektir.

    Nitekim yaşlılığın ileri safhalarında insanlar bildiklerini unutmaya başlarlar tıpkı bir bebek gibi bir çok şeyi bilmez hale gelirler hatta bazıları çocuklarını dahi unutur tanımaz.Ayette bahsedilen budur.

    Haksızlık mevzusuna gelince, cennet günah işlememiş veya günah işledikten sonra tevbe edip günahlarından arınmış insanlar için hazırlanmıştır.Bir çocuk günah işlememiş olduğundan cennete gitmesi normal bir durumdur.Zaten imtihana girmemiş.

    Ha dersen ki, ''imtihana girenlerin de ömürleri aynı değil'' Allah herkese imtihanı değerlendirecek bir ömür vermiştir.Hiç kimse ne kadar yaşayacağını bilemeyeceğinden hazır hayattayken fırsatı değerlendirmeli, en azından değerlendirmeye çalışmalıdır.

    Ha bu sefer de şöyle denebilir :) ''E öbür adam az yaşıyor bu haksızlık değil mi? '' :) bu dünya esas yaşam yeri değil ahiret de ruhların yaşadığı fantezi bir yer değildir.Gerçek hayat hem de bu dünyadan daha gerçek bir hayat çünkü orada bayatlama yok, kokma yok, ölmek yok :)

    Sevgiler

    YanıtlaSil
  24. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  25. Daha önceki ruh ile ilgili tartışmaları irdeleyen etimolojik, analitik ve kurani 15 sayfalık son çalışmamı tavsiye ederim.

    http://bakis-acisi-yoktur.blogspot.com/2012/09/egoizm-ruh-ve-kader.html

    YanıtlaSil
  26. Orhan kardeş bloguna ulaşamıyoruz.Blog kaldırıldı yazıyor Bir bak istersen çünkü senin blogda da güzel bilgiler var.

    Sevgiler

    YanıtlaSil
  27. Reenkarnasyon düşüncesinin önceki milletlere gelmiş Peygamberlerin anlattığı ahiretin yanlış anlaşılması olduğunu düşünüyorum. Yani öldükten sonra diriltilip hesaba çekilmek mevzuunu anlayamayıp karıştırıp öldükten sonra tekrar doğucaz diye salladıklarını düşünüyorum.

    Ruh hakkındaki tartışmanızı bir yerden sonra okuyamadım açıkçası. Bir yerden sonra inatla aynı şeyleri yazıp durmuşsunuz, sadece üslup değişmiş. Herkes şunu kabul etmeli, kimse ½100 doğru olamaz. Kendi bildiğinizi kabul ettirme inadıyla tartışmanıza gerek yok. Belli bir noktadan sonra herkes neye inanmak istiyorsa ona inanacak, ille de benim dediğim doğru tavrını bırakmak en iyisidir diye düşünüyorum. Selametle.

    YanıtlaSil