Bu
blogda spiritüalizmin vazgeçilmezlerinden olan panteizm, vahdet-i vücud, şirk, reenkarnasyon
vs. gibi unsurlara sıklıkla değindim. Lakin, bir Müslüman açısından reenkarnasyon
konusunu ayetleri sunarak ele almamıştım.
Öncelikle, başlıkta yönelttiğim sorunun
cevabını peşinen vereyim: Hayır… Kur’an’a göre reenkarnasyon, ruh
göçü yani ölüp farklı bedenlerde yine yeni yeniden dünyaya gelmek mümkün değil.
Olayın “Neden?” kısmını Kuran
ayetleri ışığında inceleyecek olursak...
Aşağıdaki
ayet (40:11) İslam’da reenkarnasyon inancı “olduğunu” göstermek için sözüm ona delil
olarak sunulan bir ayet:
"Dediler:
"Rabbimiz! Bizi iki kez öldürdün,
iki kez dirilttin. Artık günahlarımızı itiraf ettik. Buradan çıkmak için bir
yol daha var mı?"[1]
Bu ayeti tek
başına, cımbızlayarak okuduğumuzda, sanki insanlar iki kez dünyaya geliyorlarmış
gibi algılanabiliyor ilk bakışta. Oysa bir antrparantez açarsak, Kur’an’ın
ayetler cımbızlanarak okunamayacağını, bütüncül bir yaklaşımla okunması
gerektiğini biliyoruz. Doğru okuma yöntemine birkaç örnekle şurada değinmiştik:
Reenkarnasyon
konusuna dönersek, yukarıdaki ayette bahsi geçen günahkârlar nerede ve ne zaman
“Bizi iki kez öldürdün, iki kez
dirilttin. Artık günahlarımızı itiraf ettik. Buradan çıkmak için bir yol daha
var mı” diye soruyorlar Allah’a?
Ahirette…
Ahirette…
Yani ayette
geçen iki kez ölme ve iki kez dirilme eylemlerinin birer tanesi bu sözler ahirette
söylendiği zaman (-göreceli olarak- yeni) gerçekleşmiş durumda zaten. İnsanlar
ölüyorlar ve Saat geldikten sonra yeniden yaratılıp kıyam ettiriliyorlar. Böylelikle
ahiret hayatı başlamış oluyor…
Şimdi
gelelim “iki kez ölme” ve iki kez dirilme” ifadesinde çözümlenmek için bekleyen
diğer “ölme” ve “dirilme”ye… Bu ifadenin reenkarnasyonu mu yoksa başka bir şeyi
mi anlattığını anlamak için ilgili diğer ayetlere bakalım:
Allah'a
nasıl nankörlük ediyorsunuz/Allah'ı nasıl inkâr ediyorsunuz?! Siz ölülerdiniz,
O sizi diriltti. Sizi yine
öldürecek ve sonra diriltecektir. Nihayet O'na döndürüleceksiniz.[2]
Bu ayetteki
ifade ise “bu dünyadaki” inkârcıya
yönelik. Yani az evvel yukarıda ele aldığımız Mümin Suresi 11. ayetle bildirilen ahirette söylenecek olan
sözler –zamana tabi olan bizler açısından- henüz söylenmemiş inkârcılar
tarafından. Bu durumda şu an sağ olan, yaşayan herhangi bir
inkârcı bir kez ölüymüş ve diriltilmiş hali hazırda… Yaşıyor olduğuna göre diri, diriltilmiş
durumda şu an… Bu durumda şu anki yaşam bir diriltilme herkes için… Ahiretteki
diriltilmenin öncesinde olan bir ilk diriltilme… Bir başka deyişle, “Siz
ölülerdiniz, O sizi diriltti.” ifadesinde geçen “diriltme” şu an yaşıyor olunması. Peki ya “siz ölülerdiniz” ifadesi?
İşte ayetin
bu kısmında öyle ince, öyle derin bir gönderme var ki…
Spiritüalizm
ve türevleri –ki buna pek çok tasavvuf ekolü de dahil- insanın özünde Tanrı ile
bir bütün olduğunu, insanın Allah’ın parçası/ Allah’tan kopan bir parça
olduğunu, dolayısıyla ezeli olduğunu, ve sonunda da O’na dönüp, Allah ile
bütünleşeceğini (haşa) iddia eder. Oysa bu ayete göre insan ezeli falan
olmadığı gibi, Allah kendisine can vermeden, imtihan olmak üzere yaratmadan
evvel ölüler gibidir, ölüdür, bedeninden bağımsız olarak yaşayan, ruhlar âleminde
bekleyen bir bilinci- ruhu falan da yoktur. Doğum öncesi adeta bir ölüm halidir.
Yani özetle
aslında durum açık ve net:
1. Doğmadan
evvel ölülermişiz.
2. Doğunca
dirilmişiz.
3. Öleceğiz.
4. Ahirette diriltileceğiz.
İki
diriltiliş ve iki ölüm…
Şimdi ayetler
aracılığı ile bir kez daha ahirete gidelim ve orada olacaklardan yine haberdar
olalım:
Ah bir
görsen, ateşin başında durdurulup da şöyle dediklerini: "Ne olurdu, geri
gönderilsek, Rabbimizin ayetlerini yalanlamasak ve müminlerden oluversek. İşin
doğrusu şu: Önceden gizlemekte oldukları karşılarına dikildi. Geri gönderilselerdi yasaklandıkları şeyi
mutlaka yineleyeceklerdi.
Doğrusu, onlar, tam yalancıdırlar.[3]
Açıkça görüldüğü üzere inkarcılar yeni bir şans istediklerinde kendilerine bu
şansın verilmeyeceği çünkü yine gönderilseler yine yasaklandıkları şeyi
yineleyeceklerini vurgulayan ayetler reenkarnasyon inancının önünü tamamen
kapamaktadır.
Böylelikle
ayetleri topluca ele aldığımızda, hem reenkarnasyonun Kur’an’da yeri olmadığını
hem de doğumdan önce insanın sahip olduğu ezeli (saf) bir bilinç hali- ruh,
Allah’tan kopan parçası vs. olmadığını görmekteyiz.
Son olarak,
konuyu daha da netleştirmek adına ele almak istediğim birkaç ayet var:
Hani, Rabbin,
âdemoğullarından, bellerinden
zürriyetlerini alıp onları öz benliklerine şahit tutarak sormuştu*: "Rabbiniz değil miyim?"
Onlar: "Rabbimizsin, buna tanıklık ederiz." demişlerdi. Kıyamet günü,
"Biz bundan habersizdik" demeyesiniz.[4]
“Kalu bela
ayetleri” olarak bilinen bu ayetten yola çıkarak, Allah’ın dünyayı ve içindeki
varlıkları yaratmadan evvel, öncelikle gelmiş ve gelecek bütün insanların
ruhlarını yarattığı ve bunları ruhlar âlemi denilen bir âlemde bir araya
getirdiği ve daha sonra hepsini birden huzurunda toplayarak kendilerine “Ben
sizin Rabbiniz değil miyim?” diye sorduğu ruhların da “Evet, sen bizim
Rabbimizsin” diye cevap verdikleri[5]
iddia edile gelmiştir.
Oysa ayete
dil özelliği açısından baktığımızda, -di’li geçmiş zaman kipinin Arapça’da
çeşitli amaçlarla kullanılması söz konusudur. Buradaki diyalog “lisan-i hal”
iledir.[6]
Anlam açısından da bu ayete diğer bir ayetle bütünlük içinde bakabiliriz:
O halde sen yüzünü, bir hanîf olarak dine,
Allah'ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata çevir. Allah'ın yaratışında
değiştirme olamaz. Doğru ve eskimez din işte budur. Fakat insanların çokları
bilmiyorlar.[7]
Yukarıdaki
ayette Allah’ın insanları tek tanrı yani “Allah inancı mayası” üzerine/ İslam
üzerine yarattığından bahsedilmektedir. Günümüzde yapılan bilimsel çalışmalar
ve deneyler de bu ayetle mükemmel bir uyum içerisindedir. Nitekim bilinçleri
beyaz bir kağıt gibi temiz olan çocuklar üzerinde yapılan deneyler, çocukların
Tanrı inancına karşı güçlü, doğal bir algılama eğilimi olduğunu ortaya
koymaktadır.[8]
Ateist bilim adamları kendi ideolojileri ve ön kabulleri doğrultusunda bu
deneye ve gözleme dayalı bilimsel bulguyu “beynin Tanrı inancını nasıl
yarattığına” yorarak deneyle elde edilen sonucu bu şekilde yorumlasa da, bu
veriler yukarıda sunduğumuz ayetlerle mükemmel bir uyum içerisinde
gözükmektedir.
Selamlar
[1] Kur’an-ı Kerim, Mümin Suresi,
40/11.
[2] Kur’an-ı Kerim, Bakara Suresi,
2/28.
[3] Kur’an-ı Kerim, En’am Suresi,
6/27-28.
[4] Kur’an-ı Kerim, A’raf Suresi,
7/172.
[5]
http://www.islammerkezi.com/ilmihal/kalu.htm
[6] Edip Yüksel, Mesaj Kuran
Çevirisi, Ozan Yayıncılık s.156 dipnot
[7] Kur’an-ı Kerim, Rum Suresi,
30/30.