16 Ocak 2012 Pazartesi

Keep the Faith

Son dönemde ruhçuluğun (Spiritualizm, tasavvuf, kabalizm vs.) ve bunların gerçek yüzünün, aşılamaya çalıştığı öğretinin fark edilmeye başlanmasıyla, bu konuda insanları uyaran yayınların, videoların, blogların, hatta TV programlarının sayısında da bir artış oldu. Sadece bu şeytani felsefe hakkında değil, bu öğretinin bilerek ya da bilmeyerek maşası olmuş bazı örgütler, yazarlar, şarkıcılar, oyuncular vs. hakkında da yazıldı, çizildi.

Bu durum, pek çoğumuz açısından son derece olumlu bir gelişme olsa da, diğer yandan bu ruhçuluk ve türevi öğretilerin sapkınlığını fark etmiş olmasına rağmen bu çirkin öğretiyle yüz yıllardır savaşan Kuran’daki dini henüz tam kavramamış olanlarda endişe, boşluk, umutsuzluk, çaresizlik ve hatta belki mağlubiyet duygusuna sebep olabiliyor.
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki Allah’a inanan, güvenen bir insana şeytanın tuzaklarından, şeytani öğretilerden korkmak yakışmaz çünkü Ali İmran Suresi 175. ayette Allah şöyle buyurur:
“İşte size şeytan. O yalnız kendi dostlarını korkutur. Eğer inananlarsanız onlardan korkmayın, benden korkun.”
Bizler bilinçlendikten, Kuran’da haram kılınanlardan  uzak durduktan sonra Rihanna, Lady Gaga vd. klipleriyle, şarkılarıyla istedikleri kadar sado-mazo sekse davet etseler de ne yapabilirler? Milyon dolarlık klipleriyle aşılamak istedikleri yozlaşmış değerleri bize ancak biz izin verirsek aşılayabilirler; bizler istemedikten sonra bu şekilde davranmaya bizi kim zorlayabilir? Toplum bireylerden oluşur, bizler tek tek bize dayatılana, normal ve olağan kabul ettirilmek istenen yozluklara dur dersek, hangi örgüt verdiği bilinçaltı mesajı ile bizi yönlendirebilir ki?
Birey ve bireyin gücü asla küçümsenmemesi gereken şeylerdir.
İhtiyaç duyulan “bilinçlilik” de yine birey tarafından kazanılmak zorundadır. Aksi takdirde ortaya çıkan topluma bilinçli toplum değil, “koyun sürüsü” denir ve bir koyun sürüsü belki bugün iyi ve adil bir diktatörün önderliğinde ahlaklı ve mutlu bir hayat yaşarken, yarın zalim bir diktatörün emrinde firavunun halkının maruz kaldığından daha beter bir zulümle karşılaşabilir. Zaten yüce Allah da Rad Suresi 11. ayette şöyle buyurur:
“…Gerçek şu ki Allah, bir toplumun mâruz kaldığı şeyleri, onlar, birey olarak içlerindekini/birey olarak kendilerine ilişkin olanı değiştirmedikçe, değiştirmez...”
Bu sebeple insanların bilinçlenmesi ve elbette kazandıkları bu bilinci davranışlarına yansıtmaları (teorik bilgiyi pratiğe geçirmeleri), hatalı oldukları noktalarda kendilerini değiştirmeleri, daha önce yaptıkları yanlış davranışlardan vazgeçmeleri, iyi davranışlarını ise devam ettirmeleri gerekmektedir. Ayette de belirtildiği üzere toplumların yazgılarına bireylerin davranışlarına göre müdahale edilmektedir.
Son olarak çaresizlik ve umutsuzluk bir müslümanın asla hissetmemesi gereken duygulardır çünkü ayetler açık bir şekilde emirlerine uygun davranılır müminlerden olunursa Allah’ın yardım edeceğini müjdeliyor:
Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur. Eğer sizi yardımsız bırakırsa, ondan sonra size kim yardım edebilir? Mü'minler, ancak Allah'a güvenip dayansınlar. " (Ali İmran 160)